9 Kasım 2010 Salı

new york'ta beş minare - mahzun kırmızıgül (2010)

dün akşam izledim filmi. 19:15 matinesi; salonun beşte üçü doluydu. pazartesi ölü bir seans sayılabilcek zaman için bence çok başarılı gişe! filmi anlatmayacağım aklımdan geçen kısa kısa notları yazacağım o kadar;

konusu:istanbul'da yaşanan terörist eylemden sonra sonra polis amerika'da yaşayan bir adamın peşine düşer ve amerikan polisine onu yakalatır. suçluyu türkiye'ye getirme görevi ise iki polise verilir ve olaylar gelişir.

peşinen fikrim: KESİN KES GİDİLMELİ. ÇOK BAŞARILI!

filmin senaryosunun ingilizce repliklerini de doğal olarak senaryoyu yazan yazmış. fakat bu filmin içinde özellikle amerikalıların kendi aralarındaki konuşmalarındaki jargon olmamış! dinlerken "tamam dedim anlam olmuş da bu kelimelerle değil de başka kalıplar olmalıydı" bence iyi bilen birinden kült fbi konuşmaları üzerine yardım alınmalıydı.

öte yandan amerikalı kardeşlerimizin bir konuşma hızı var; evlere şenlik. sanırım ya dublaja uysun ya da bizler anlayalım diye oldukça yavaş hani deyim yerindeyse tane tane konuşuyorlar; gerçekçiliği bozuyor. (kesinlikle yavaş konuşun denmiş eminim!)

mahsun kırmızıgül kendi performansından bizi mahrum etmiş. bence harika oynamış. fakat kendi rolüne biraz daha dialogla şans vermeliydi. ona bravo!

filmin ilk 20 dakikası harika harika harika! tam amerikan action filmi. (üzgünüm ama o dakikakalar içinde bir sahne bana fena halde "the kingdom" (2007) yi hatırlattı fakat hiç de tadımı kaçırmadı!)

İslam'ın olumlu yüzü tüm filmde anlatılıyor. fakat terörist eylemler yapan kesime ayrılan süre en fazla iki dakika. koymuşlar mı koymuşlar, gelgelelim onların da doktrini anlatılmalıydı bence o da oldukça önemli işin mantığını anlamak açısından.

dikkatimi çekmeyen ama şöyle bir düşününce çeken bir nokta var. mesela hacı gümüşle polislerin selamlaşması selamun aleyküm seklinde (dini bir şekildir bu), bizim köyleri gösterirken ihtiyarlarımızın sakallı ve camiye girip çıkışları (eğer bir yabancı olsam şaşarım çünkü onların korktuğu zaten bu sakal ve giyim tarzı), polislerin amerika da islamı savunması vs. benim kültürümü gayet doğal bir şekilde ve sürekli vermiş (bana zaten çok normal gözüktü); sanırım amacı bu tarz yaşayan insanların hepsinin kötü olmayacağı.

şu fbi ajanı fazla önyargılı olmuş; hele bir ayakkabıyla camiye girmesi var ki; o olmaz! onu yapmaz hele kendi topraklarında hiç sanmıyorum! abartı!

sonu birden ve alakasız bağlanıyor. bana eğreti geldi!

bütçesi yüksek belli! ayrıca danny glover ve gina gershon'u oynatmak bence büyük iş; sharon stone andy garcia ikilisinden sonra şimdi de bunlar! tabrik ederim.

geri kalan kısmı oldukça da gerçekçi!

çok mesaj var filmde. oturup not alsam bir dolu yazarım. izlemeyen arkadaşların tadını almak istemiyorum fakat güneşi gördüm de de bu denli yoğun mesaj trafiği yaşamıştım. öte yandan düşününce elbetteki herşey birbirine bağlısosyal hayatımızda kabul ama sonuçta 1000 sayfalık kitap yazmıyorsunuz 2 saatlik film çekiyorsunuz. bir konu üzerinde durulup iyice irdelenmeli, başka sorunlara fazla girilmemeli yoksa dikkat dağılıyor (hem izleyici hem de yönetmenin) bence!

ahh unutmadan eğer stüdyo değilse gina gershon'u bitlise götürmüşler :) işte bu hoşuma gitti :) ahh bir de yaşlanmış be gina :( (face-off ta ne aşıktım ona ben)

bunlar benim direk aklıma gelen düşünceler; gidin ve görün inanın değer!

hoşçakalın şimdilik ... :)
musti