13 Ağustos 2012 Pazartesi

Kelebek Etkisi (The Butterfly Effect) 2004 Üzerine Eleştri Yorumlar

Kelebek Etkisi ve bunun gibi birkaç film benim gaflet anlarıma işaret eder aslında. Sinemada izleyemedğim için ne kadar hayıflansam azdır; başka bir örnek jigsaw. (onu da tekrar izlersem burada paylaşırım) Birgün televizyon başında aylakça otururken otururken şansa bulmuş ve izlemiştim. O gün de bugün de aynı şeyi söylüyorum;

PEŞİNEN : İZLEYİNİZZZZ….

Filmin gidişatı hakkında birkaç kelam belirtmek zorundayım ama seyir zevkinizi etkilemeyecektir.

KONUSU: Evan küçüklüğünden beri zaman zaman hafıza kayıpları yaşayan bir çocuktur. Sebebini doktorlar çözememektedir. Yıllar sonra bu derdini, geçmişte yazdığı günlükler aracılığıyla kendisi çözmek zorunda kalır. 

 Kısa kısa… 

 Filmin kabaca teması zamanda yolculuk. Evan yazdığı günlükler aracılığıyla geçmişe döner ve sürekli eylemlerle bugüne müdahale etmeye çalışır. 

 Film Kelebek Etkisini(filme adını da veren odur) anlatan bir teoriyle başlar; efendim burada kelebek kanat çırpsa japonyada deprem olur gibi. Ancak filmde Evan her zaman içinde yolculuğunda, asla kelebeğin kanat çırpışı gibi bir fiiliyatta bulunmaz. Her seferinde hakikaten kendi kişisel tarihini değiştirecek önemli eylemler yapar. Öte yandan yaptığı bu ekstra işler de ona teorideki gibi deprem etkisi yaratmaz. Her yaptığı hareketin sonucunda bugün hep aynı yer çevresinde dolaşır ama bir artı bir eksi şeklinde.. yani bir anlamda Kelebek Etkisinin müthiş gücünü pek de göremiyoruz. 

Yukarıda anlattığımla alakalı şekilde film durmadan şunu söylüyor gibi; sen bugün neredeysen zaten ne yaparsan yap oralarda bir yerde olacaksın. Geçmişe gitsen de bugününü kökünden değiştiremezsin. Hep bulunduğun yere yakın bir yerlerde olursun. 

Kelebek Etkisi küçük küçük hikayelerden oluşmakta. Bu da bize bir dolu macera olarak geri dönüyor. Asla sıkılmak yok. Hep şunu yap bunu yap diye oturduğunuz yerden müdahale etmeye çalışyorsunuz :)
Filmin başından sonuna kadar hız hiç dinmiyor. Başlıyor film hemen size konuyu müthiş bir hızla veriyor, saate bakıyorsunuz bitme zamanı geldi gelecek hala hareketin içindesiniz; hız dinmiyor. Çok başarılı olmuş bu anlamda da.. 
Kurgu harika.. düşünce güzel; sanıyorum bir tv dizisinden esinlenme olmuş. Ama ne olursa olsun filme gölge düşürmez. 

 Filmde iki bölüm var; Evan’ın geçmişi olan biten, ve bugünden biraz gerisi. Geçmiş anlatılıyor sonra 7 yıl sonra deniyor ve üniversite yıllarıyla yeni bir bölüme geçiliyor. İşte film de aslında o yedi yılda neler olup biteceğinin muhasebesini yapıyor. 

 Filmin sonuna doğru Kutcher’ın zamanda gezintileriyle, karakterinin müthiş bir metamorfoza uğraması harika anlatılmış. İlk baştaki o kibar üniversite öğrencisi, sonlara doğru sertleşip, hoyratlaşıyor. En basit örnek de filmin başında yatakhanede oda arkadaşı kız arkadaşıyla seks yaparken ki tepkisi ve filmin sonlarına doğru yine aynı tarz bir sahnede verdiği sert tepki.  Harika yani 

 Film   113 dakika ve 2004 yapımı. 

SON OLARAK; Kelebek Etkisi 2 adlı devam filmi zırvasını da tam üzerine izlemedim. Burada yazmaya gerek bile yok! Çok Başarısız bir film.. Devam filmlerinin cesaret kırıcı bir örneği olarak kolaylıkla gösterebilirim. 

SONUÇ: kesinlikle izlenmesi gereken bence çok güzel bir film. Yalnız DVD sini alıp izleyin görüntü kötü olunca insanın tadı kaçıyor.

10 Ağustos 2012 Cuma

Şahane Misafir (Magnifica Presenza) 2012 Eleştiri Yorumlar Ferzan Özpetek

şahane misafir ferzan ozpetekŞahane Misafir Ferzan Özpetek 2012 imzalı film. Bu filmi sinemada izlemeye çok niyet ettiğim halde terslikler sonucu maalesef izleyememiştim. Dün gece evde pencereleri açtım ve ılık bir yaz gecesi püfür püfür bu filmi izledim. Yalnız filmi biraz anlatmak zorunda kalacağım ama izleme keyfinizi kaçıracak kadar değil.. Peşinen izleyin… 

KONUSU: Oyuncu olmak için Roma’ya kuzenin yanına taşınan kruvazan ustası Pietro, yeni bir eve taşınır ve yeni evde beklenmedik olaylarla karşılaşır. 

Kısa kısa… 

Ferzan Özpetek deyince aklımıza gelen unsurlar yine mevcut; yemek kültürü (yemek yapmak mutfak sahneleri), homoseksüellik.. (ilk etapta aklıma gelenler çünkü eski filmlerini izlemeden direk yazıyorum.) Öte yandan Özpetek bence homoseksüellik tabusunu hem biraz dalga geçerek hem de oldukça sempatik bir yoldan veriyor. Kabul edilmeli ki bu bir tabu. Fakat yönetmenin tarzından inceleyince, toplumsal hayatın dışında bir alt kültür (underground demeliyim belki) olarak büyüyen travestilik, geylik herkesin her dakika gözünün önünde olan bir durum değil. Biz realite şovlarda, gizli kameralarda vs ne görüyorsak, o karanlık çekimlerde bir hayal dünyası oluşturuyoruz. Bu doğru değil aslında. Özpetek tam bu durumda algımıza şiddetle müdahale ediyor. Bize aslında düşününce doğru gelen ancak aklımıza bu durumu düşünmek  nedense gelmeyen kavramı anlatıyor; o kültür de bizim gibi insan. Onlar da gayet sempatik, iyilik yapan toplum için çalışan bir kesim. Cinsel tercih kimseyi kimseden uzaklaştırmamalı. Mesela Almodovar filmlerinde de homoseksüellik teması vardır ama onun dünyasında bu daha karanlık ve hayal gücümüzü besleyen bir çeşit ritüeller zinciri gibi verilir. Biraz korkutucudur. Bu açıdan Özpetek’i çok başarılı buluyorum; bir misyonu üstlendiğini düşünüyorum. (bu paragrafı yazmak cidden zor oldu. Asla art niyet taşımayan bir uslup kullanmaya ve tespit yapmaya çalıştım. İyi niyetimden şüphe duyulmasın) 

Diğer yandan bu sempatik geçiş aslında evdeki hayaletlerde de var. İlk başta korku filmi koşullanmalarımızla dalga geçen (ve biraz da korkutan) tarzda başlayan film, Pietro’nun onlarla dost olmasına ve bir yerden sonra onlarsız yaşamamasına uzanıyor. Ruhları çok sevimli gösteriyor. Bu da bence yine büyük bir misyon. Genelleme yaparsam şöyle; korktuğumuz ya da bize öyle gösterilen şeylerin aslında başka bir yanı daha olduğu.. ben akıllıca buldum. 

Film Roma da geçiyor. Ama kabaca bir evde ve bir sokakta. Fazlası yok. Sene 2012. 
104 dakika uzunluğunda. Kısa sayılır. 

İzlemesi çok keyifli oldu ve hızlıca bitti. Pietro çok iyi niyetli ve bir parça da sizi gülümsetecek bir karakter. Fena oynamamış. Bence çok öne çıkan bir isim yoktu; ama filmin senaryosu gayet başarılıydı. 
Filmi bir sinema kültü olarak düşünmeyin. Zekice yazılmış ve kaliteli zaman geçireceğiniz bir eser olarak düşünün. Gayet titizlikle çalışılmış ve vücuda getirilmiş. Yalnız keşke Özpetek gibi akıllı adamlara Hollywood imkanı verilse. En çok buna yanıyorum! 

SONUÇ: Hem eğlenmek, hem özenle çekilmiş güzel bir film istiyorsanız bu filmi izleyin. Hatta bence son zamanlar düzgün iş çıkartamayan sinema sektöründe bence kaçırılmaması gereken bir film.

7 Ağustos 2012 Salı

Soğuk Dağ (Cold Mountain) 2003 Film Eleştrisi Yorumu

Soğuk Dağ (Cold Mountain) Filmi Charles Frazier'ın 1997'de yayınlanan aynı adlı Soğuk dağ romanından sinemaya uyarlanmıştır. 

Bu yazıma biraz duygusal başlayacağım müsaadenizle. Farkındaysanız benim gibi sinema manyağı bir insanı, sinemadan soğuttular. Neden? Peh; düzgün film mi var ki ? Samimi söylüyorum bence yok. Zaten inandığım oyuncuların filmleri olunca koşarak gidiyorum. Eskiden haftada üç kez sinemaya gittiğimi bilirim. Herneyse ben de bu şartlarda regresyon oldu ve eski filmleri izleyip izleyip yazacağım. Galiba cidden yaşlanıyorum :)

PEŞİNEN : İZLEYİN! 

Konusu; Amerkan İç Savaşı esnasında (1864) Güneyli asker olan W P Inman'ın, firar ederek memleketi Cold Mountain (Soğuk Dağ) Köyündeki sevgilisi Ada Monroe'ya kavuşmak için yola çıkması ve o yolda başından geçen serüvenler ile Ada Monroe'nun Inman'ı beklerken savaş yıllarında günlük hayatı. 

kısa kısa... 

Her milletin tarihi gerçekten kanla yazılmıştır ve Savaş çok kötü bir şeydir. 

Film 154 dk. Uzun mu uzun.. ama asla sıkıcı değil asla.. 

Manzaralar manzaralar.. inanılmaz bir tabiat izlemeye hazır olun; bu sebepten aman ha internetten filan izlemeyin filmi bir dvd sini alın derim. 

Çok önemli oyuncular var. Özellikle Nicole Kidman devleşmiş
üst düzey performans. bu bağlamda biraz şımartılmış iyi eğitimli Ada Monroe'nun savaşla beraber olgunlaşma sürecini özellikle Kidman'da o kadar net görüyorsunuz ki.. Kadın tamamen aktrist.. 

Tabii Renée Zellweger... Zaten yaptığı rol ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar Ödülünü aldı.. :) Nedense aklıma Brad Pitt 12 Maymunda'ki performansını getirdi.. 

Kafamı kurcalayan bir diğer soru da şu; kitaptan uyarlandığı için kitap inceler gibi mi düşünsem; çünkü belli ki bir dolu sembol var filmde; yok kargalar, yok iyi-kötü karakterler vs. 

Savaşın Amerikan sivil hayatına etkileri de çok açıkça anlatılıyor. Biz de neden bu kadar gerçekçi filmler bir türlü yapılamıyor anlamıyorum. Üzücü.. Çünkü savaş zamanı nasıl olabilecekse ortalık; buz gibi o anlatılıyor; biz hani cephede sırtında mermi taşıyan kadınlarla büyüdük ya.. Bu inanın her savaşta böyle olmadı. Kadınlar genelde evde kaldılar ve acaba o dönemde neler oldu? :) Bu filmi biraz izleyin bakalım.. Belki kadınların yaşadığı GERÇEK zorlukları ve onların verdikleri mücadeleyi görürsünüz. 

Benim Inman'ın eve dönüş yolunda geçen maceralarından en beğendiğim Dul Sara'nın evinde geçen hikaye oldu. Savaş yıllarında, birbirini tanımayan iki iyi insanın, birbirlerine aslında ne kadar ihtiyac duydukları, beraber olmadan birlikte uyumaları, paylaşımları ve Inman'ın sara için yaptığı fedakarlık. Bence harika idi! Çok yoğun verilmiş. 

SONUÇ: Filmi o zaman da çok sevmiştim bu üçüncü izleyişim. Muhtemelen bir ara yine izlerim. Harika bir film.. Doğa manzaraları; Kidman'ın performansı, yedi dalda Akademi ödülüne aday gösterilmesi ve Renée Zellweger'in zaten en iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar'ıyla taçlandırılmış oyunu, konusu, gerçekçiliği herşeyiyle 10 üzerinde 10! izleyiniz...