16 Şubat 2013 Cumartesi

istanbul tradition - seagull feeding

istanbul tradition - seagull feeding feed the birds bosphorus seagulls maidens tower.. :)

Alice Harikalar Diyarında - Lewis Carroll - Yorumlar

alice harikalar diyarında Hiç hesapta olmayan bir zamanda, hiç hesapta olmayan bir kitap okudum; Alice Harikalar Diyarında. ( Alice's adventures in wonderland ya da Alice in wonderland ) Belki de Türkçe'si " Alis Harikalar diyarındadır " ; inanın tam olarak bilemiyorum.  Kitabın yazarı Lewis Carroll ( gerçek adıyla Charles Dodgson) Oxford'da matematik ve mantık dersleri veren hoca.Kendisi 3 küçük kıza masallar anlatır onları eğlendirirmiş. Bu vesileyle çocuklar için Alice Harikalar Diyarında adlı çocuk kitabını 1865 yılında yayınlamış. Kraliçe bile kitabı çok beğenmiş ve yazra övgüler yollamış. Küçükken okuyup anlamamıştım; bir de konuşan tavşan filan beni hakikaten çok korkutmuştu; dün gece baktım ki bir şeyler kaçırıyor olabilirim; hemen internetten bulup okudum. Maalesef İngilizcesinden okudum; Türkçe Alice Harikalar diyarında e-kitap, belge veya döküman olsaydı burada linkini verirdim ama sonuç: negatif; sadece İngilizce bulunabiliyor.   

KONUSU:   Birgün Alice ablasıyla bahçedeyken bir tavşan hasıl olur. Tavşanı takip eden Alice hop tavşanın deliğinden düşer ve hiç bilmediği bir dünyaya girer. 

ÖNEMLİ UYARI : KİTABI OKUMUŞSUNUZ GİBİ ANLATACAĞIM. Komple özetini yapmayacağım ama kitaptan bölümleri konuşmadan yazmak imkansız. 

 Masal 12 bölüm ve bendeki PDF kitaba göre 48 sayfa :) Hızlıca okunuyor. Küçükken korktum dedim ya dün gece yatmadan önce okudum yine korktum. Lewis Carroll sanırım bilinçdışındaki uçan fikirlerin hepsini kulağından tutup yere indirmiş. Korkunç yani yok nargile içen kırkayak, konuşan tavşan, durmadan büyüyüp sıkışan zavallı Alice, havada asılı kalan kedi gülüşü; boru değil.. Bu yazdığım olumsuz değil ama olumlu da değil; bu tip şeyleri seviyorsanız harika yok eğer sevmiyorsanız kötü.
Bu arada Orhan Pamuk Kara Kitap Yedinci Bölümde " ...adı Ali Harikaülke olmuştu.. " diye esere atıfta bulunur.. Zaten o bölüm de Lewis Carroll'dan epigraf ile başlar. Bizden kaçmaz efendim.. Kara Kitap deyince akan sular durur bende..
Yalnız yazarın mantık ve matematik ile kuvvetli zihinsel bağı bence kurgularda kendini derinden hissettiriyor. Uçar gibi ilerliyor. Hakikaten beynimi açan bir dolu bölüm (ki ben onlara sahne diyeceğim) okudum; kapılar, anahtar, masanın ebatı, gözyaşı nehirleri, sonu olmayan garip yarış, hele o kedi yok mu o kedi.. Felaket zorluyor aklınızı.

1bannerkonu




alice harikalar diyarında
Ben İngilizcesinden okudum; Türkçesinde bu denli etkili midir bilmiyorum ama bir dolu kelime oyunu vardı.. İlginç olmuş; bulmacalar ve mantık oyunları keza çok güzel. 


 alice harikalar diyarında; Kitap çocukluktan ergenliğe geçmek üzere olan kızımızın ruhsal ve fiziksel değişimini onun tepkileriyle destekleyerek anlatmakta. Aniden büyüyen küçülen elleri ona çok korkunç gelmekte. Öte yandan delikten düşerek yepyeni bir dünyaya girmesi; evden uzaklaşıp artık yetişkinliğe geçişi ve sorunlarla yalnız kalışı, onları tek başına algılayıp çözme zorunluluğu vs çok net.Zaten ilk başta panikleyen Alice'in sonlara doğru problemlere karşı yaklaşımı da değişiyor; daha hakim oluyor. Güzel. Yine yeni yeniden; masumiyetini kaybetmek zorunda olan çocukluk.. :) Son zamanlarda hep bu konudan gidiyoruz; Çavdar tarlasında çocuklar; Salinger - Masumiyet; Zeki Demirkubuz.. Hayırlısı bakalım.. :) 

Neden Alice'in Gittiği Yer Harikalar Diyarı ?  

 Çünkü orada bir çocuk için harika şeyler oluyor; konuşan hayvanlar, garip bir kraliyet egemenliği, tatlılar, hayal gücünü zorlayan olaylar vs ama herşey de dört dörtlük değil aslında. Mesela çay partisindeki edep kurallarına dayalı çok gerçekçi tatlı-sert konuşma ya da "kellesini kesin" tarzı ciddi tatsız olaylarda var. Mesele o ki, sanırım geniş pencerede yazar, bu erişkinlik dünyasını onaylıyor. Küçük kalmayın, büyüyün ve bilmediğiniz bu dünyanı bir parçası olmaktan korkmayın diyor; çünkü burası aslında Harikalar Dünyası. Bilmiyorum ne kadar haklıyım!
Neden orası harikalar diyarı fikri olan varsa aşağıda Nedenleriyle paylaşabilir mi lütfen?
Kırkayak ile konuşma muhtemelen eril cinselliğe delalet etmektedir ve Alice'in gördüğü bahçesi cennet bahçesidir diye uzatmak mümkün. Yani üzerinde uzun uzun düşünmeden aklıma gelenleri yazma şeklinde oldu ve şimdi yazdıkça hissediyorum ki tekrardan okuyup daha detaylı düşünmem gerekiyor bu çocuk masalını sanırım.. Çocuk masalıymış bu büyük masalı daha ziyade.. :)


1bannerkonu


SONUÇ Okumadıysanız kesinlikle okuyun; tabii kitapçıdan çocuk kitabı istemek biraz ağırımıza gidebilir ama o kadar olsun artık ;)

Nikon D7100 Çıktı Çıkıyor : 19 Şubat’ta Piyasa da..



Bu yazıya nasıl girsem düşündüm taşındım bulamadım. Bu sene Nikon'un özellikle DX fotoğraf makinelerine ve objektiflerine özel ayar yapacağını duyumlardan almıştık; d3200 - d5200 geçen haftalarda tanıtılan aynasız kameralardan sonra bu sefer de pek çok kişinin heyecan ve merakla beklediği, Nikon'un en performanslı modellerinden biri olan DX Nikon D7000 fotoğraf makinesinin yerini dolduracak değerli arkadaşımız Nikon D7100 19 Şubat 2013 günü Nikon Firmasının planlı basın açıklamasıyla piyasalara duyurulacakmış... Denen o!  Henüz neye benzeyecek ne olacak bilemiyoruz. Fotoğraf vs görmedim; tek verilen bilgi Nikon D7100 özelliklerinin 24MP sensör ve 100-6400 ISO olduğu yönünde.


1bannerkonu


ee sen ne diyorsun, nikon d7100 nasıl olacak diye sorarsanız..
Hiç konuşmasam daha iyi. Nikon D5200 hakkındaki müthiş heyecansızlığımı ve ilgisizliğimi o konuyu okuyanlara hissettirmişimdir belki; ama bana bu Nİkon kullanıcılarına ayıp olarak gözüküyor. Müslüm Gürses bile, bu sıklıkta kaset çıkarmıyordu. Teknoloji daha ileri; daha kaliteli görüntü tamam ama belli aralıklarla çıkarsalar daha iyi olacak; insan geçen sene almış d7000 d5100 d3100 hop bu sene onlar eskidi bak bunu al diyorsun. Bence hoş değil.

Neyse; işin bencesi; nikon d7100 daha iyi video performansı, daha iyi iso düşük ışık low light performansı, daha hızlı oto-fokus, daha iyi dinamik alan vs.. :) Test sonuçlarına göre muhtemelen acayip bir fotoğraf makinesi ortaya çıkacaktır. Galiba SONUÇTA EN BÜYÜK FAYDASI Nikon D600 fiyatını aşağıya çekecek, düşürecektir.  Onun da sensöründeki toz problemi ne oldu acaba? Nİcedir bıraktık kendi haline bakmadık. Bakalım yeni parti nikon d600 lerde bu sorun 
çözülmüş mü...


banndserkonu


Velhasıl güzel en güzel makine olacak; diğer halen daha çok çok güzel hatta sıfır alınabilir fotoğraf makinelerinin fiyatı düşecek, dolayısıyla onlarda cidden düşünülebilinir; çünkü harikalar. Zaten Nikon D7100 fotoğraf makinesinin bırakın Türkiye'ye gelişini, Amerika'da piyasaya sürülmesi bile bir kaç ay alır gibi geliyor bana. Çünkü eskilerin fiyatını aşağıya çekip satmayı denerler vs önce.. Falan filan..
Ama özellikle bu sene son zamanlarda düşüncem şu; teknolojiye kendimi çok kaptırdım; o yeni bu eski, o şu, bu bu.. ama o hikayeyi yaratan bizleriz. En iyisi biraz daha fotoğraf çekelim; kendimizi geliştirelim.. Bunun için cep telefonu bile, yeri geliyor yetiyor unutmayalım.
Bakalım Gerçek mi yoksa rivayetten mi ibaret kalacak.. Haftaya göreceğiz.. 
kaynak Nikon Rumors

Rusya Çelyabinsk'e Düşen Meteor... Başımıza Taş Yağıyor! 2012DA14 ise Teğet Geçti..


Meteorite explosion over Chelyabinsk
 İyi geceler;

Tam da uykum kaçtı televizyona bakayım dediğim anda Euronews kanalında bir görüntü geçti altta yazan ise sadece şu idi;  Chelyabinsk 2013. Merak ettim; ilk önce nükleer patlama mı olmuş acep dedim.. Bir ışık geçiyor gökten sonra birden her yer bembeyaz ya da sınıfta çocuklar var birden bembeyaz bir ışık ve patlayan camlar.. Çelyabinsk adını hatırlamak kolay da değil; neyse google arattırdım ki ne göreyim; Rusya Çelyabinsk e meteor düşmüş. Daha da önemlisi bir büyüğü olan  2012DA14 ise teğet geçmiş. Videoları ve devamı için Gece gece ayaklandım nette düşen göktaşının hesabını yapıyorum. Ama azımsanacak bir olay değil hani; Haber şu; 10 ton ağırlığındaki meteor, havada parçalara ayrılarak Rusya Çelyabinsk'e düştü. Tahminen 1100 kişi yaralandı; civar şehirlerde ağır ve orta çaplı hasara yol açtı. Bu meteor düşüşü mü desem yağmuru mu artık; yerel saate göre 9:23 de yaşandı.




 Yukarıda ve aşağıda devam edecek videolar tamamen olay geçtiği andaki çekilmiş gerçek görüntülerdir. (en azından öyle olduğunu iddia ediyorlar. ) Hiç üşenmedim haritada Çelyabinsk denen yeri buldum. Samara'ya yakın, Kazakistan tarafında kalıyor. "Haydi kalk gidelim Çelyabinsk'e!" desen nasıl gidilir bilemiyorum. İşin de traji-komik yanı ise resmen " Başımıza taş yağıyor. "  


 

Ama bildiğim kadarıyla bu Rusya'ya düşen ilk meteor, astereoid değil; geçtiğimiz yüzyılda da Sibirya'ya bir tane düşmüştü yanlış hatırlamıyorsam, büyük hasar vermişti etrafına.. ARADA BİR DİNOZORLARIN NASIL YOK OLDUĞUNU HATIRLAMAKTA FAYDA VAR, YOKSA BÖYLESİNE CİDDİ BİR OLAYI BU KADAR ÖNEMSİZMİŞ GİBİ YANSITMAYA DEVAM EDERİZ..Olay sabah oluyor ben gecesinde ancak yabancı kanalda görüyorum. Bizim gazetelerde de ana başlıklarda yoktu; tüm gün birer saat aralıklarla bakıyorum gazetelere. Hoş bilsek ne yapacağız ya o da ayrı bir konu :)

 

 

  OLİMPİK HAVUZ BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ ASTREOİT 2012DA14 TEĞET GEÇTİ 

 Tabii bu kadar renkli görüntünün konuşulduğu sevgili dünyamızda atlanılan ise şu; 2012DA14 adı verilen çapı 46 metre olan 190,000 tonluk astreoid ise yerel saatimize göre 21,25 civarı Endonezya üzerinden dünyaya uydulardan bile fazla yaklaşarak zarar vermeden teğet geçti... :) Ya zavallı dünyamız ne kadar hareketli bir gün geçirmiş ama en son ben duyuyorum... :( Neyse artık bildiklerimi tüm dostlarıma söyledim :)

 

 kaynak: http://www.guardian.co.uk
               http://www.hurriyet.com.tr

9 Şubat 2013 Cumartesi

Çavdar Tarlasında Çocuklar – Gönülçelen – J D SALINGER Kitap Yorum

çavdar tarlasında çocuklar Çavdar tarlasında çocuklar "The Catcher in the Rye" Jerome  David Salinger'in 1951 basımlı romanı. Memleketimizde ilk olarak 1967 senesinde Adnan Benk'in Fransızca tercümesinden, (İngilizce aslından değil de Fransızca tercümenin tercümesi) Gönülçelen adıyla yayınlanıyor.  Ben kitabı ilk olarak İngilizce aslından olmak üzere bu kez okumamla üçüncü kez okumuş oldum. Okuduğum çeviri 1997 yılında YKY'den çıkan Çavdar Tarlasında Çocuklar. Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Yazının devamında kitabın konusu ve kitap hakkında kısa kısa düşüncelerimi paylaşacağım...    




KONUSU : Pencey Agertown Pennsylvania'da öğrenci olan Holden Caulfield, okulundan derslerindeki başarısızlığı yüzünden atılır ve noel arefesinde, sokakta geçirdiği üç gün iki gecesini kendi ağzından anlatır.

Kitap 201 sayfa ve Yapı Kredi Yayınları çevirisi harika.. Ben gerçekten çok beğendim. 

 Kitaptaki olaylar Holden verdiği tarihlere göre hesaplandığında, aralık 1949 tarihinde geçmektedir. 

 Kitap fazla müstehcen bulunduğundan Amerika'da bir çok eyalette yasaklanır. Hala daha bazı kütüphanelerde yasaklı durumdadır. 

Aslında belki bir ara yazarın da hayat hikayesine daha uzunca değinmek gerekir. Salinger'da çok enteresan biri; münzevi! Özellikle "Çavdar tarlasında çocuklar" kitabından sonra başarısıyla dikkatleri üzerine çekince; New Hampshire'a taşınıyor ve tam olarak insanlardan kendini soyutluyor. Hakkında çıkan yazılara bile izin vermemeye çalışıyor. Daha fazla da yazmıyor zaten.. 2010 senesinde 91 yaşındayken ölüyor. 

 Holden kahramanımız bir zaman sonra gençler arasında bir asilik sembolü durumuna yükseliyor; bir nevi James Dean yani.

 Stylist.co.uk web sitesine göre kitabın ilk cümlesi, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi açılış cümlesi seçilmiş; kapanış cümlesi de keza en iyi kapanış olan ilk on cümle içerisinde; kaynak adres aşağıda: http://www.stylist.co.uk/life/the-best-100-opening-lines-from-books    

Kitap kısaca buluğ çağında genç ve hassas olmak ne demek onu anlatıyor. 

 Holden kahramanımızda kahraman olmayacak her türlü özellik var; pasif, korkak, çekingen, yalancı, güvensiz, başarısız vs.. 

 Bence yazarın yakaladığı en önemli nokta şu; aha işte ben diyorsunuz! Bu önemli; belki de daha ziyade erkek çocukların buluğ çağına hitap eden bir durum var ama sonuçta bu durum beni etkiledi; ben de erkek çocuktum ..  Bu duyguları bu kuvvette olmasa da yaşadım bende herkes gibi o yaşlarda. Çok fazla argo var; aslında o çağındaki çocuk arkadaşlarıyla ne konuşuyorsa, o şekilde de düşünüyor. Elbette ki bu durum fazlaca küfür kullanımıyla sonuçlanıyor. Kitabın gücü de bu zaten; dürüstlüğü ve doğallığı! Türkçe çevirisinde o kelimeleri anlayabiliyorsunuz; tabii bizimki bire bir küfür olarak çevirmemiş. Maalesef o zaman bizde de yasaklarlardı ama siz kitabın orjinalinde oralarda hep küfür olduğunu biliniz.. :)


phonies : sahtekarlar that killed me : buna bitmiştim Bu Holden'ın en fazla kullandığı iki sözcük.

Özellikle yetişkinleri tanımlarken hepsinin sahtekar olduğundan sıklıkla bahsediyor; sahtekarlık ve yalan ! Öte yandan kendisi de sahtekar ve bunu itirafta ediyor. "benim kadar yalancı birini bulamazsınız" diyor. Trende arkadaşının annesiyle yaptığı sohbet de bunun en açık örneği. Ama zaten aslında kendini de çok fazla sevmiyor; onun en çok sevdiği küçük kardeşi Phoebe! çünkü o masum, çok içten sahtekar değil! 

 Holden'ın sık sık bahsettiği konulardan biri de yalnızlık; kendini çok yalnız hissettiğinden sık sık bahsediyor. Tabii kendi dünyasını yaşadığından, bir yabancılaşma ve anlaşılamama da (dolayısıyla karşısındakini de anlayamama) söz konusu. Bunların haricinde duygusal ilişkiler ve cinsellik üzerinde de çok sık akıl yürütüyor. Özellikle cinsellikten alınan zevke anlam verememesi ancak cinsellik yaşamaya bir şekilde çok yakın olduğunu kitapta hissetmemiz de yine onun geçiş döneminin açıkça anlatıldığı bölümler.  

1bannerkonu   SEMBOLİZM   

Kırmızı Avcı Şapkası : Holden'ın ağzından düşürmediği şapka Amerikan edebiyatında bireyselliği anlatmaktadır. Holden'ın herkesten farklı olma, kendisi olabilme çabasına işaret ediyor. Şapkanın kırmızı olması da masumiyet sembolü ölen kardeşi Allie ve hayattaki en sevdiği kardeşi Phoebe'nin kızıl saç rengine delalet ediyor ve onlarla iletişim kuruyor olabilir. 

Central Parktaki Ördekler : Durmadan bu soruyu taksi şöförlerine ve kendine soruyor Holden; Central Parkta'ki ördekler kışın ne yapıyor diye? Holden'ın gençlikten yetişkinliğe geçerken ki değişimden korkusu ve ne olacağını bilememesiyle gelen naif endişesini anlatır gibi. 

Doğa Tarihi Müzesi : Her gittiğinde aynı; hiç birşey değişmiyor. Holden da burayı avucunun içi gibi biliyor; şüphesi tereddüdü yok... olmasını istediği durum: Central Parktaki Ördekler sorunsalının tersini sembolize ediyor olabilir. 

Karnından Kurşun yemiş gibi olması: Şiddet görünce aldığı yaranın, Holden'ın psikolojisi üzerindeki etkisini ifade etmeye çalıştığı söylenebilir.   

ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR KİTABININ ADI NEREDEN GELİYOR   

Kitabın 22. bölümünde Phoebe Holden'a ne yapmak istediğini sorar Holden ise ona sonu uçurum olan bir çavdar tarlasında uçuruma yaklaşan çocukları bir bir yakalayıp kurtarmak istediğini söyler. Robert Burns'ün  “Comin’ Thro’ the Rye" şarkısına atıfta bulunurlar. (şarkıyı en sona ekledim dilerseniz dinleyebilirsiniz :) Hoş Holden Phoebe'nin belirttiği üzere şarkının sözlerinin yanlış anlamıştır ama bunu burası Holden tabii :)  Ama bu da tesadüf bir durum değildir. Şarkı da kabaca anlatılan ise; bir şekilde iki insanın birbirine herhangi bir nikahı veya sözü olmadan tarlalarda sarılması suç mudur ki? diye sorar.  Burada da anlatmak istediği muhtemelen; çocuklar uçurumdan atlayınca cinselliği anlamış ve büyümüş olacaklardır. Holden çocukların masumiyetini kaybetmemesini ve hep öyle kalmasını ister gibi görünür.   

SONUÇ: Şimdi düşünüyorum da ilk cümlem de ne yazdığımı hatırlayamadığımı fark ettim. Çok yoğun bir kitap. Okuması eğlenceli ve hızlı kendinizden çok şeyler bulacağınızı düşündüğüm bir kitap. Fırsatınız varsa okuyun buna değecektir.

1 Şubat 2013 Cuma

Nikon 70-210mm f4 AF İnceleme Yorumlar


Mutlu Seneler 
 Bugün 1 ocak 2013. Yılın ilk günü. Bir zamandır kullandığım Nikon 70-210mm f4 objektifimin üzerine bir şeyler paylaşmak istiyordum. Bugüne kısmetmiş. İlk olarak biraz geçmişini konuşalım. 

Nikon 70-210mm Tarihçesi 

Belirtmekde yarar var Nikon’un ilk otofokus objektifi diye addediliyor. Aslında ilk otofokus objektif 200mm f3.5 ama yanlış hatırlamıyorsam hususi bir makine için yapıldığından; nikon 70-210mm f4 ilk otomatik netlemeli objektif olarak kabul ediliyor. Yapım yılı 1986. Objektif 70-210mm f4 E serisiyle aynı optiğe sahip ama otomatik netleme eklenmiş. Camlarında hiçbir kaplama yok.. :)  Bir buçuk sene kadar üretimine devam edilmiş. Daha sonra yerini 70-210mm f4-5.6 pompalı objektif alıyor.  Sonra onun daha hızlı netleme yapabilen modeli; 70-210mm f4-5.6D vs..
  DX1    

Nikon 70-210mm Özellikleri Objektif 760 gram 15.6 cm uzunluğunda. (benimki neden 18cm çıktı anlamadım. Herhalde cetveli tam ayarlayamadım.) Minimum fokus mesafesi 1.1 metre ve 62mm filtre kabul ediyor. Parasoleyi HN-24; vidalı; (şiddetle almanızı tavsiye ederim ya da benim gibi 85mm f1.8D - HN23 parasoleyiyle idare edin, ama bir tane edinin.) Elbette ki f4 sabit diyafram ve 70-210mm full frame yani FX objektiftir ! 



 









BUYRUN ALTTA OBJEKTİFİN VİDEOSU





NEDEN 70-210mm f4 Kullanıyorum?

Tele, ebat ve keskinlik. Bu sorun üzerine bir zamandır düşünüyorum ve burada bu bağlamdaki kullandığım objektifleri ve fikirlerimi yazıyorum. Kısaca hatırlatmak gerekirse; 70-200mm f2.8 ile hareket etmek zor; ağırlar ve çok dikkat çekiyorlar. Rahat çalışmak olanaksız gibi. Eğer özellikle o objektif ile çalışacaksanız, zaten onu kullanacaksınız; ama keyfi çekimler ve seyahat için 70-200mm f2.8 serisi benlik değil. Böylece bana görüntüden ödün verip, geride kalan alternatifleri değerlendirmek kalıyor. Tam da 70-200mm VR f4 ün insanların eline geçmeye başladığı bugünlerde, 70-210mm f4 ün tarafımdan burada yazılıyor olması da ayrıca hoş bir tesadüf. :) Daha önce Tokina 50-135mm f2.8 DX objektif hakkında fikirlerimi yazmıştım. Alttaki linkten tıklayarak okuyabilirsiniz.


tokina50135konu


Her şeyin başında görüntüsü ve sağlamlık hakkında fikirlerimle başlasam iyi olacak. Dışarıdan duruşu tok, sağlam. Bir blogda okudum adam yere düşürmüş objektifi “ hiçbir şey olmadı” diyor. Benim görüşüm ise şu; o kadar da emin değilim. O arkadaş elbette ki yalan söylüyor anlamında değil; şüphesiz ki doğrudur ama ben bu objektiften 5 farklı ve gerçekten çok temiz olanını elimde tuttum ve kullandım.  Kasa olarak çok güven verdi diyemem. Fakat unutmamak lazım ki minimum 20 senelik objektifden bahsediyoruz. Kaçarı yok üretimi 1987 de durmuş.. En az 20 senelik; yani sonuçta beton gibi, zamanla doğal olarak eskiyebilir ama o da normaldir. Yani sağlam olduğu kesin ancak yılların verdiği kaçınılmaz bir yıpranma payı var. Zum yaparken objektifin boyutu değişmiyor bu güzel ama netleme yaparken ön eleman dönüyor ya benim sinirlerim vızzzt vızzt oluyor! 

GENEL PROBLEMLERİ 

 En yaygın problemi 210mm de netleme kaçırması. Bende iki tane var ikisinde de problem yaşamadım. Hatta hususi f4 de spor çekerken de denedim; problem yok. Almadan bir denemenizde fayda var. Flare ve Ghost problemi! Buna yapacak birşey yok. Yukarıda yazdım ya; kaplamasız cam :) ışık gelişine giriyor içeriye :) tabii bu defekti de ( efekt mi desem artık ) "yeni objektifler de bulmak imkansız, bunun da zevki var" diyenler de okudum. Siz bir adet HN 23 en kötü HN-24 bulun. Gerçekten ghost ve flare önlemede ihtiyacınız olacak. Renk Sapması var. Ama onu aydınlık odayla 5 dakika da halledebilirsiniz. Problem teşkil etmez. Distortion yok diyebilirim.




  compare  

HANGİ DİYAFRAM ve KESKİNLİK

 Diyafram f4 olunca insanın beklentileri de artıyor haliyle. Bu kez örnek fotoları çekmeme rağmen buraya koymadım ama gözümle bilgisayarda gördüğüm kadarıyla yazıyorum; f4 için; 210mm hariç gönül rahatlığıyla kullanılır; 210mm de biraz yumuşak. 210mm için f5.6 dan başlamanızı tavsiye ederim. (ben geçen gün spor çekim yaptım f4 de kullandım gayet de oldu; ama f5.6 daha iyi görüntü veriyor) geri kalan menzillerde güzel. f8 ile f11 bence objektifin maksimum noktası. Hiçbir sorun yok, harika. Öte yandan f4 FX te kararma yapıyor; diğer diyaframlara yönelmenizi tavsiye ederim. Bir de şu problem var; eski objektif olduğundan resim işleme programlarında temel otomatik düzeltmeleri yok! :) artık çeşitli diyaframlarda ve menzillerde beyaz bir kağıt, duvar ve ağaç çekip kendi değerlerinizi bulacaksınız. :) En sağlıklısı da sanırım bu; Ben yaptım oldu.. Objektif çok keskin. Gerçekten görüntüleri görünce anlayacaksınız.  

ÖNEMLİ: Yalnız 210mm de titremeyi önlemeniz lazım. Bunu hesaba katınız. altta ki linkte bu konu üzerine bir yazım var okumanızı tavsiye ederim. Zira 210mm uzak bir mesafe, dikkat edilmezse titretmeden çekim imkansız.   

  eldeçekimbanner

OTOFOKUS HIZI

İlk olarak yazmak lazım; otofokusu çok net ve kararlı çalışıyor. Bazı insanlar yavaş demiş ama ben buna da katılmıyorum. Sonuçta AF hızı kullandığınız makineye de fena halde bağlıdır. Ben nikon d800 nikon d700 ve nikon d7000 ile kullandım gayet hızlı. "D objektiflerin" yeniliği mesafe vermesi ve daha hızlı netlemeye geçmiş olmasıydı. (Öte yandan mesafe sorunu da kalkmış durumda; yeni kompleks otofokus sistemleri mesafeyi alabiliyormuş.) Ses ve görüntü olarak bakıyorum, D objektifler daha hızlı hareket ediyor gibi duruyorlar bu doğru ama benim ihtiyacımı bu objektifteki otofokus hızı karşılıyor.  internette bir "yavaş netleme" lafıdır gidiyor. Genelde böyle yazınca, pratik kullanımda haklı adamlar diyorsunuz ama bu kez haksızlar. Ben beğendim. 1 metreden çekim yapabilmesi de şahane. Yalnız makro çekecekseniz otomatik netleme kifayetsiz kalabiliyor; elle devam! 

SONUÇ 

Ben ihtiyaçlarıma cevap verecek ebat ve kalitede 70-200mm menzilinde aradığımı buldum. Sabit diyafram var, boyu kabul edilebilinir uzunlukta, hafif, full-frame, keskin.. Zaten bir fazlasını yeni çıkardılar nikon 70-200mm f4 VR ona da 1400 Amerikan Doları istiyorlar. nikon 70-200mm f4 VR nin de incelemelerini kutu açmasını ve yorumlarımı yazacağım. o objektifte ihtiyacı olan için çok değerli. Özellikle 5-stop new generation VR uzay mekiği diyebilirim. VR on-off videolarını izledim; 200mm de o kadar başarılı ki.. Hatta bir ara paylaşayım onu da. Nikon 70-210mm f4 alırken 210mm deki netleme kaçırıp kaçırmamasına dikkat edin; kaçırıyorsa da olsun artık o kadar. diğer menzillerde sorun olmasın ve objektif temiz olsun da, zaten makul fiyatlarda yavaş yavaş kullanırsınız. Bir de herşeyin ötesinde objektifin manevi değeri var; kabul edilen ilk nikon otofokus! bazen sırf o yüzden kullanmaya kıyamıyorum :) Yapıldığı zaman profesyonel derecede tasarlandıysa da bugün profesyonel anlamda kullanılacağını düşünmüyorum; çok daha kaliteli camlar var. Ama amatör derecede bence çok çok güzel kullanabilirsiniz. Zaten genelde d7000 ile performansı üzerinden genelleme yaptım. nikon  70-210mm f 4-5.6 ve 70-210mm f4-5.6D objektiflerden bence daha iyi. Onların da incelemesini blogda ilerleyen günlerde yapacağım.   ÖNEMLİ NOT: OBJEKTİF çok bulunan bir objektif değil! Eline geçiren kolayına satmıyor. Bulursanız kaçırmayın derim.     

Monaco Prensesi Charlotte Casiraghi Gucci için Mert Alas & Marcus Piggott Poz Verir…

Merhabalar
Efendim güzelliği dillere destan bir prenses vardır diye başlayan masalların bir de gerçek yüzü var. İşte onlardan biri saygıdeğer hanımefendi Charlotte Casiraghi. Kendisi Monaco hanedanlığının prensesi; kraliçelik (tahta geçmek) için dördüncü sırada.. Gerçek bir prenses. Bugün haberlerde bir de ne göreyim Mert Alaş ve Marcus Piggot adlı sanatçılara Gucci için poz vermiş. Aşağıda Gucci reklamlarından iki tane fotoğraf ekleyeceğim; ancak dahası var mı bilmiyorum; ona da bakacağım. 

Bu arada efendim bendeniz Charlotte Casiraghi hanımefendiyle çekim ta yazın yapmıştım :) Altta Prenses Charlotte Casiraghi'nin at binerken, daha doğrusu engel atlama Global Champions Tour Monaco'da fotoğraflamıştım. Kendisi aynı zamanda binici, en büyük tutkusuymuş atlar. İnanın kuliste gördüm, çok tatlı bakmıştı bana; çok güzel kız filan demiştim kendi kendime ama tabii ben kendisinin Prenses olduğunu bilmiyordum. :) Bu haberle öğrendim bende durumu :) Altta Charlotte Casiraghi at binerken.. Kardeşinizin eseri.. Dünya gözüyle Prenses görmüş Adamım! (ki zamanında kraliçe de görmüştüm hem de tam evimin önünde istanbulda.. ee daha ne olsun! )

charlotte casiraghi - costa virgio monte-carlo 2012

 TABİİ BUNLAR benim açımdan hoş anılar; yalnız işin en gerçek noktası Mert Alaş ve Marcus Piggot Gucci reklamlarını çekmiş; Charlotte Casiraghi'de modellik yapmış. Bu iki sanatçının sitesini ziyaret edin derim; gerek fotoğraflar gerekse videolar muhteşem! Çok başarılı buldum; iki tane çok önemli moda fotoğrafçısı oldukları su götürmez. Ben de kendileriyle yeni tanıştım bu vesileyle.. Altta web site adreslerini veriyorum; muhakkak inceleyiniz.. Sayfa biraz karışık başka sanatçılarda var ama Mert Alaş ve Marcus Piggot en üstte o cihetten inceleyebilirsiniz.

 http://www.artpartner.com/artists/film/mert-alas-marcus-piggott/    

   casiraghi gucci


princess monaco gucci