27 Şubat 2011 Pazar

tokina 11-16mm f2.8 at-x pro dx inceleme fikirler



UYARI: objektif hakkında yapacağım yorumlar testlere, rakamlara dayanmaktan ziyade kendi şahsi görüşlerimdir. Dileyenler MTF chartlara ya da detaylı incelemelere başka kaynaklardan bakabilirler







Geniş açı lens benim kişisel zevkim. Bir dolu nesneyi bir kareye sığrdırmak bence görsel anlamda çok güzel.  Fakat tabii geniş açı kullanmak, her zaman  insanın hayal gücündeki gibi bir sonuç  vermiyor.  Sıkça kullandığım bir laf var benim; ne istediğini bilmek! Geniş açıda oldukça önemli.
Tokina 11-16mm f2.8 imi müthiş bir güvenle aldım nikon fotoğraf makinelerimde kullandım. Test sonuçları, hakkında yapılan görüşler vs inanılmaz. O yüzden de hiç tereddüt etmedim.  Nikon’un muadil lensi bütçeyi de zorladığı için fazla bir alternatif yok açıkçası. Öte yandan sigma 10-20mm f4-5.6 da alternatifler arasındaydı. Fiyatı da daha uygun. Fakat f değeri yüzünden fedakarlık yaptım açıkçası ve tokinayı aldım.
                           tokina11-16 lens, kutusu ve d90 üzerine iliştirilmesi bu videoda


Ben ne çekmeyi seviyorum; manzara, yapılar, meydanlar ve içmekan… (bunu seyahatte lens seçimi konulu yazımda biraz yazmıştım) bunu belirtmemin sebebi f değerinin benim ne kadar işime yaradığı. (elbette ki sadece f değerine bakılıp alınmaz ama yorumlar neredeyse iki lensin sigma ve tokina kafa kafaya olduğunu söylüyor yani bunu almasam sigma alırdım) açıkçası içmekan hariç verdiğim farkın bir anlamı olmadı. (her yer tripoda veya monopoda izin vermiyor, elde çekim kolaylığı önemli) ama düşük ışık performansından da patlamalar beklememeniz önemle duyurulur! (benim fotolardan gördüğüm bu) Çünkü gün ışığında zaten bir sıkıntı yok.  Gece çekimlerimi hep tripod da yapıyorum. Yani sonuç olarak f değeri için bence alınmaz!
Öte yandan şahsi kanaatim keskin bir lens değil. Tüm geniş açılarda bu sorun zaten var biliyorum. Chromatic aberration oldukça dikkat çekiyor normal fotolarda. Bendeniz nefret ediyorum keskin olmayan fotolardan J Velhasıl kelam tokinayla fotolarımı photoshop kullanıp işlemeden ortaya çıkardığımı hakikaten bilmiyorum.

Artıları: sağlam yapılı ve dayanıklı - Kolay değişebilir – hızlı netleme
Eksileri: büyük ve ağır!
Kullandığım alanlar : manzara – mimari – içmekan – düşük ışık – gece fotoğrafları



Sonuç: ne istediğini bilenler zaten biliyor; onlara hayırlı olsun. Fakat kararsız kalanlar ve özellikle daha evvel geniş açı kullanmamışlar için ; Almadan önce iki kere DÜŞÜNÜN! Hangi ortamda ne çekeceksiniz bir tartın; az miktar değil! Henüz sigma 10-20mm kullanmadım belki peşin hüküm biraz yanlış olacak fakat fazladan vereceğiniz para gördüğüm fotolar kadarıyla ve yukarıda belirttiğim nedenlerle değmez! fakat yanlış anlaşılmakta istemem; objektif kulvarında ön safta tokina, kötülemek için bu yazıyı yazmıyorum. sadece benim beklentim fazlaydı ve sonuçta sigma'yı alıp memnun kalmazsam yine tokina'ma döneceğim! Ben geniş açıyı hala çok seviyorum bu sebepten sigma 10-20mm alıp deneyeceğim.  O görüşlerimi de burada paylaşacağım ileride.
Sıcak pazarlar ; son iki gündür İstanbul buz gibi ya küçük bir iyi dilek demeti … J
GÜNCEL

sigma 10-20mm incelemem:


YA DA SONUCU DİREK İSTERSENİZ TOKİNA 11-16 DAHA BAŞARILI ! :)

21 Şubat 2011 Pazartesi

Seyahate Giderken Objektif - lens Seçimi tavsiyelerim ve fikirlerim.

Fotoğraf çekmenin bence güzel olduğu zaman seyahat. Özellikle ilk kez gördüğünüz bu yerleri fotoğraflamak, onları zamana şahit tutmak harika! Ama tabiî ki hep aynı problemi yaşıyorum; yanıma hangi objektifleri mi almalıyım? Bugüne kadar yaptığım seyahatlerde istisnasız alabildiğim kadar ekipmanı aldım yanıma. Asla yüksünmesem de kaçınılmaz zorlukları olmuyor değil. Profesyonelce fotoğraf çekmeye gitmediğim için tam olarak da bilmiyorum neyi çekceğimi ama bu yazının amacı da tecrübelerim sonunda gezilerde yanıma almam gereken ekipman!
3 çanta sırtçantamın içine :)
En son Paris”e giderken 70-200mm, 105mm makro, 50mm, 18-200mm ve 11-16 aldım. 2 tane de nikoncuklarım! Tabiî ki tripodum, hd video kameram tetik yedek kartlar piller temizleme seti vs..  fotoğraf makinelerinin kendi çantaları, lenleri de bir büyükçe çantaya koydum etti 3! O üç çantayı da bir büyük sırtçantasına!  (yanda da fotoğrafı var :)
HAVALAANI ZORLUKLARI
Normal olarak güvenlik gereği minimum bir kez bakılıyor. Kameraları çıkartıp göstermek zorunlu. İlla ki bakacaklar. Fakat bazıları lensleri ve bilgisayarı da çıkartmamı istiyorlar. Öte yandan saat ayakkabı kemer de var. Biraz zor oluyor. Hepsini de ortaya yayınca bir dönem işgal ediyorsunuz her yeri, insanların garip bakışları kaçınılmaz! J ama kesin söyleyebilirim tüm görevliler itinalı ve saygılı davranıyorlar.
Otele geliyorum. Hazırım. Fakat hangi lensi kullanmalı? Her yer yeni makrodan manzaraya o kadar çok kare var ki sizi bekleyen! Al sana sıkıntı! Zamanında bir karar almıştım; çıkarken sokağa kameralar artı bir lens alacağım! Şimdi yeni bir yerde ilk kez sokağa çıktığımda yanıma aldığım ekipman;
1 kamera  1 + 11-16 wide yada ( 17-55mm)
2 kamera 2 + 18-200mm
3 çantamda 105mm makro (bugün biliyorum ki benim için gereksiz ve makro lüks biraz. Eğer sadece makro çekim için gitmediyseniz bence yanınıza almanıza gerek yok! Ufak tefek malzemeleri bavulunuza atıp eve getirin, evde çekersiniz. 
70-200mm le Brugge’de 8 saat gezdim, amsterdam’da 50mm le dolaştım, 70-300mm yanımda Pariste dolaştım. (biliyorum çılgınca ne alakası var 70-300 ama denemeden bence bilemezsiniz!)
En temel ihtiyaç;
Kamera + 18-200mm
Bence seyahat bu ikiliyle olur! Belki 17-55 ile zorlayabilirsiniz, tarzınıza kalmış. Daha düşük f değeri ama 18mm de bence fazla farkı yok. 200mm zum önemli! Bu yönden, bu ikili sadece seyahat amaçlı gidenlere bence yetebilir bile!
Kamera 2 + 11-16mm (ya da 17-55) geniş açı!
Geniş açı şart! Çok deriniyle uğraşmayana belki 18mm yeter. Ama her yer meydan, yapı, manzara. İşte bu yüzden lazım geniş açı! Hatta bir adım daha ileri gideyim çoğu günler sadece 11-16mm Tokinay’la hiçbir şey kaçırmadan gezdiğimi biliyorum.
babalar bir arada ! tokina 11-16mm ve 18-200 nikon

Benim vardığım SONUÇ:
1 Mümkünse iki kamera alın. ( 1 de yeter ne yaptığınızı biliyorsanız. Ama hem tedbir açısından hem de güzel bir kare kaçırmamak hemen çıkarıp çekmek için yedek kamera üzerinde lensiyle lazım)
2 Seyahatte 2 tür çekim oluyor;
Manzara : 11-16mm geniş açı (ben kendi ekipmanımı yazdığım için hep 11-16 diyorum geniş açı)
İnsanlar – nesneler:  18-200mm (tek başına bir ordu niteliğinde  J
3 her zaman yanımda taşımak üzere Kodak Sporty bıdık HD video kameram!
4 tabii ki şarj aletleri, piller vs…
İyi yolculuklar J

20 Şubat 2011 Pazar

kodak playsport zx3 HD video kamera inceleme

hayatımda o kadar çok video kamera kullandım ki gönül rahatlığıyla kamera kullanmak bana göre değil diyebilirim. düşünüyorum bir insanın ne işi olur kamerayla; çocuğunu çekersin küçükken ya  da gezdiğin yerleri. her neyse ama ben de bir hastlalık var; görüntü! o yüzden kamerasızda yapamıyorum.  en son kullandığım sony kameram en ufak sony kameralardan biriydi. fakat o da avucum kadardı. yani çok da küçük sayılmaz. hem HD ler de çıktı onu sattım. bir kamera da şart; hastalık var ya :)
bakındım biraz sony var panasonic var vs. o arada bunu gördüm. kodak playsport! ufacık ve su geçirmiyor! şaka sandım nasıl olur yani? izledim videolarını vs gerçekten su geçirmiyor, hd çekim yapıyor 1080p! fiyat desen cabası; oldukça uygun! bozulsa canın yanmaz! aldım. DOĞRU KARAR!
 
                                        kodak playsportum :)
kullanım alanları; seyahatte yanıma alıyorum ya da arkadaş ortamlarında piknik vs, her yere giriyor ön cebe, gömlek cebine, sağlam zaten bir problem yok çarpsanız da! en önemlisi eve gelip dvd yapın videolarınızı, gözlerinize inanamayacaksınız! keza sualtında da şahane performans! özellikle 720p 60fps de çekin; süper!
artıları: ufak-hafif, günışığında inanılmaz kaliteli görüntü, 3metreye kadar su geçirmiyor, gündüz harika fotoğraf çekiyor, çok dayanıklı ve UCUZ!
eksileri : düşük ışık (gece) çekimi zayıf, yakınlaştırması az, 1080 de tavsiye etmiyorum görüntü tatmin etmiyor ve pili uzun gitmiyor.
son not : kodak ın aynı modelinin zx5 i çıktı ya da çıkmak üzere! biraz daha sağlam ve daha kaliteli fotoğraf çekiyormuş sanırım. bakalım kullanma fırsatım olursa burada paylaşırım.
örnek videolar youtube da var ; zaman darlığından çekip koyamadım; kusura bakmayın!
iyi pazarlar...

19 Şubat 2011 Cumartesi

the fighter 2010 Dövüşçü Christian Bale Mark Wahlberg Film Hakkında kısaca...

           DÖNÜŞÜM VE BİRLİKTE VAR OLMAK

     2010 filmi ama ancak 2011 şubatta gidebildim ne yapayım? kızmayın bana. ataköy a plus da izledim filmi. gece 10pm seansıydı fakat sinema neredeyse dolu! tebrikler. yalnızca ben geç kalmamışım sanırım.. bu da benim tesellim olsun!

    Konusu: ailesiyle bağları sıkı olan irlanda asıllı Mickey Ward un özel yaşamındaki sıkıntılara rağmen başarılı olma çabası. gerçek hayat hikayesi olması ayrı bir keyif katıyor filme!

   Neden boks? ben önce bu soruya yanıt aramak istiyorum. dönüp dolaşıp her büyük oyuncu neredesyse bir kez boksör oluyor ya da alakalı bir prodüksüyonda yer alıyor. ilk olarak aklıma gelen boksun fazlaca hayat olması. yumruk yiyebilirsin, ağır darbeler alabilirsin canın çok yanar ama maç bitmeden kaybetmemişsindir. psikolojik açıdan zayıflarsın ya da tam kazanıyorum derken bir açığınla yere serilirsin. hatta yere düşüp kalkıp o maçı kazanabilirsin bile. boks hayatla birebir paralel. öte yandan oldukça vahşi. seks insanlar için neyse, vahşet de ekranda o kadar etkilidir. içimizdeki ilkel insanı da doyuruyoruz boks sporuyla anlayacağınız. elbette ki hayat standartlarını da unutmamak lazım boksörlerimizin. genelde hepsi fakir ve yokluktan zorluklarla gelmektedirler. bu da insanları etkilemek açısından önemli ve aynı zamanda zorluklar içinde zaferler nasıl kazanılır sorusuna yanıt aramak meselesidir. son olarak da amerika da boks çok sevilen bir spor!

kısa kısa...

dönüşüm... tüm karakterler başarısız neredeyse filmde fakat herkes durumdan memnun ve teslim olmuş durumda. aralarında birşeyler yapmaya çalışan durumdan sıkıntı yaşayan kensine soru soran sadece micky ward. filmde micky nin ciddi bir karar alması ve arkasında durmasıyla karakterler de biraz zorunlu olarak kendilerini tartıp dönüştürmek zorunda kalıyorlar. işte bence filmdeki en hoş yanlardan birisi bu! önce herkes sıfırlanıyor aslında (filmi anlatmamak açısından örnek vermeyeceğim) daha sonra dönüştükleri yeni kimlikleriyle farklı kararlar alıyorlar ki herkesi olumlu etkiliyor!

birlikte varolmak ... dönüşümün ortaya çıkması da birlikte varolmak zorunluluğuyla tetikleniyor. micky ward (irlanda asıllı çok güçlü aile bağları sürekli veriliyor seyirciye) ailesini haklı sebeplerle, yeni çalıştırıcıları için terkediyor önce. fakat sonra bir an geliyor,bir tarafı kaybetme riski doğuyor ve diyor ki "hepinizi seviyorum neden birlikte birşeyler yapmayalım. kimseden vazgeçmek istemiyorum" sonuç olarak herkes sağduyulu davranıyor, biraraya geliyor ve aslında birlikte ne kadar güçlü olduklarını da anlıyorlar. bence bu iki olgu filmin temeli!

film çok gürültülü. özellikle ilk 25 dakika, ailenin bir arada olduğu sahneler başımı ağrıttı. o atmosferi yaşatmak ve samimiyeti göstermek açısından özellikle yapılmış ama ben bunu sevmiyorum. başka türlü de çekilemezdi, ne desem boş! 

mark wahlberg: iyi oyuncu çok takdir ediyorum fakat 30 yaşlarında birini oynamak için biraz yaşlı kalmış bence. oynadığı karakter gereği sessiz ve ağırbaşlı ama bu durum onun yaşını ortaya çıkarmış. bence role uymamış.

christian bale: oyuncu! filmin sonunda karakterlerin bugünkü gerçek yaşamında bir kesit sunuyor. sandım ki gerçek dicky eklund u da o oynuyor! sanıyorum özellikle de kilo vermiş film için; çok başarılı!

amy adams: o gücünü doğallıktan alıyor bence. güzel kız ama muazzam güzel de değil. çok garip bir durum.. 

bir de filmde benim hoşuma gitmeyen bir sahne var! altyazılı bir sanat filmine gidiyorlar. micky uyuyor filmde, kız çıkışta bir seks sahnesi bile yok diyor aşağılayarak. ben bunu olumsuzluk olarak görüyorum. en nihayetinde popüler kültür parçası film kabul; ama hiç olmazsa sanatı anlamayıp dalga geçen insanlara  "evet bakın kimse anlamıyor haklısınız" mesajı yerine farklı bir diyalog konabilirdi. çünkü sanat medeniyetimizin bir parçası herkes sahip çıkmalı, anlamsız gelene de anlatmalıyız!

sonuç vaktiniz varsa izleyin. çok beklentiniz olmazsa başarılı bulacağınızı düşünüyorum.

16 Şubat 2011 Çarşamba

Nikon AF-S Nikkor 35mm f/1.8G DX Lens objektif kutusunu açma ve yorumlar!

UYARI: objektif hakkında yapacağım yorumlar testlere, rakamlara dayanmaktan ziyade kendi şahsi görüşlerimdir. Dileyenler MTF chartlara ya da detaylı incelemelere başka kaynaklardan bakabilirler!


1bannerkonu

ARKADAŞLAR ELİMDE SIFIR DENECEK KONDÜSYONDA BİR ADET 35mm OBJEKTİF VAR. KUTUSUNDA AKSESUARLARIYLA İKİNCİ EL NiKON 35mm SATILIK: FİYATI 500 tl dir. İlgilenen arkadaşlar:
srvmusti@hotmail.com   veya
musti @saaton.com      maillerimle bana ulaşabilirler.

50mm yazımda yazdığım üzere geçen hafta cuma günü öğleden sonra objektifim geldi!
                  BUYRUN KUTUSUNU BERABER AÇALIM;
50mmbaner
 
35 mm tercih etme sebebim çok açık; 50mm nin DX deki alternatifi 35mm! 52.5 mm lik FX açısı vererek DX fotoğraf makinelerimizi şenlendirir! Bu objektif dünyada çok rağbet gördü; hatta Nikon'un 40mm yi bile çıkarmasını bunun popülaritesine bağlayan çok sayıda yorumcu var. Bakalım benim bu objektifle aramda neler geçmiş....
GÖRÜNTÜSÜ  İLK İZLENİMLER NETLEME HIZI
Küçük ve hafif ! daha fazla konuşacak bir durum yok! bu da onu üstünleştiren bir özellik. 52mm filtre çapı var. 50mm f1.8d vs 50mm f1.4d ile aynı çap. Güzel. Netleme hızlı fevkalade; sıkıntı yok. Parasoleyi zaten objektifle birlikte geliyor.

DETAYLAR

Objektif test sonuçlarına göre  f1.8 de gayet kullanılabilir keza kullanıyorum da. Ancak normalde mümkün mertebe f5.6 ile f8 de kullanmaya çalışıyorum, f11 den sonra diffraction başlıyor. Renk sapması (CA) biraz göze batan şekilde maalesef ancak aydınlık oda ile o da sıkıntı değil. Bozulma (Distortion) kısmı da kolay halledilebilir. ÇOK KESKİN! Jilet gibi çekiyor!  Çok tatlı bokeh yapıyor...

KİMLER İÇİN?

Açıkçası herkes için; şu an karşımda eski makinem Praktica BMS duruyor üzerinde 50mm var :) varın siz düşünün. Bu objektif olmazsa olmaz! fazla söze ne hacet! Eskiden full frame makinelerde sadece 50mm vardı. Bunu asla unutmayalım ve her seyahatte bizlere yeterdi..  Bunu unutmamak lazım. Bu objektif her anlamda hem fiyat hem performans fotoğraf iler haşır-neşir olan bir kişiye bence lazım. Yalnız bir handikapı; DX objektiftir. Full Format makineye geçince yanlarda kararma yapar. O zamanda satarsınız. Onun haricinde 10 üzerinden 10!


ARTILARI : fiyat - ufak - hafif - f1.8 - hızlı netleme - keskin - güzel bokeh

EKSİLERİ : renk sapması ve distortion (büyük problem değil yine de belirteyim) DX format (birgün fx e geçerseniz satmanız gerekir)

KULLANIM ALANLARI : genel amaçlı - portre - manzara - tak-gez olması anlaşılır


1bannerkonu


SONUÇ ve HATIRLATMA

Almayı düşünüyorsanız alın. DX kameranızı satana kadar da satmayın! çok güzel uygun fiyatlı keskin hızlı bir objektif.
 Bir de 35mm f/2 D modeli var. Gövdede netleme motoru olan makinelerle oto fokus yapabilen; eğer ileride FX makineye geçerim diyorsanız o da düşünülebilinir. Ancak onu bulması biraz daha zor ve d5100 d3200 d5000 vs otofokus yapmaz!
nikon 35mm f1.8 G lens kutusu inceleme analiz resimler
nikon 35mm f1.8 G lens kutusu inceleme analiz resimler

11 Şubat 2011 Cuma

nikon 18-200mm VR lens objektif inceleme fikirler Nikkor

UYARI: objektif hakkında yapacağım yorumlar testlere, rakamlara dayanmaktan ziyade kendi şahsi görüşlerimdir. Dileyenler MTF chartlara ya da detaylı incelemelere başka kaynaklardan bakabilirler!

Bu objektifi uzun zamandır kullanıyorum. Alırken her daim makinemin üzerinde duracak bir lens amaçlıyordum.  Açıkçası üç objektif arasında kalmıştım; 18-105mm – 18-135 – 18-200! 18-135i eledim. Çünkü ne VR si vardı ne de onu kompanse edebilecek düşüklükte f değeri.  Zum menzilinin cazibesine kapılarak, maddi anlamda dişimi sıktım o vakitler (ki en zor kısmı bu idi J ) ve 18-105 in örnek fotolarda daha keskin olmasına aldırmadan bunu aldım! İYİKİ DE ALMIŞIM!


dilerseniz altta çektiğim video var bir göz atın basitçe lensi ve d5000 üzerinde nasıl durduğunu gösterdim;



Açık ve iddialı yazıyorum; bu lens bence fotoğrafla uğraşan bir kişinin temel taşıdır! Olmazsa olmaz! Fotolar inanılmaz kalitede. Özellikle geniş açısı akıllara durgunluk verici derecede başarılı.  Işığın yeterli olduğu uzun menzillerde 200mm çok başarılı. Çok dayanıklı lens; benimle Likya yolunun bir kısmını yürüdü ve hiçbir sıkıntısı yok. Öte yandan ken rockwell sanırım 2 metreden atmış sadece filtresi kırılmış J gerçek bu! Tabii ben kıyıp da yapamam öyle bir şey ! aynı zamanda odaklanması (focus) hızlı ve sessiz!    
Kullandığım alanlar: özelikle seyahatte yanınıza ALIN! Takgez lensi! manzara çekimleri; vahşi hayat çekilebilinir. Spor çekimlerinde hiç kullanmadım. Candid çekimlerde İNANILMAZ  başarılı!  

Artıları kısaca; her şey bir arada ! hızlı odaklanma, sessiz, çok dayanıklı, çok kolay değiştirebilirsiniz lensi,
Eksileri : büyükçe özellikle benim gibi parasoleysiz kullanmayanlardansanız kallavi oluyor; herkes suratınıza bir bakıyor. Biraz ağır. 135mm de sanırım hafif kararma yapıyor. Düşük ışıkta zayıf.
Kronik problemi ise videoda da görüleceği üzere zum lastiği kalkıyor. Bunu soruşturdum lens sahibi bir sürü insan aynı sıkıntıyı yaşıyor. Çekime engel olmayan bir problem ama tabii titizseniz can sıkıyor! Bir de zum kamerayla gezerken kendi kendine açılabiliyor keyfine göre. Yürüyorsunuz makineyle bir bakmışsınız zum açılmış. (VRII de bu problemi zoom lock kilidi yaparak çözmüşler sanırım. Zaten VRII nin bildiğim farklı yan tutulduğunda da lens VR işliyor normal çekimde de bir de zum kilidi. İnanın bence fiyat farkına değmez)
 Filtresi 72mm parasoleyi HB-35!
SONUÇ : ALIN ALIN ALIN!
O kadar çok şey yapıyor ki bu lens düşünüyorsanız aldığınızda asla pişman olmazsınız!

10 Şubat 2011 Perşembe

Nikon 50mm f/1.8D nikkor kişisel yorumlarım incelemem



UYARI: objektif hakkında yapacağım yorumlar testlere, rakamlara dayanmaktan ziyade kendi şahsi görüşlerimdir. Dileyenler MTF chartlara ya da detaylı incelemelere başka kaynaklardan bakabilirler.





Her okuduğum forum ve bu işi bilenler "al al al, olmazsa olmaz, reşat altınıdır" dediler. peki dedim. analog fotoğraf makinesinden de tecrübem var hakikaten hem açısı hem görüntü kalitesi yüksek bir objektif. fakat alırken bir şeyi hesabedemedim; ben apsc kullanıyorum. nikon d90 d5000 d300s! peh :)


Buyrun kutusunu açalım beraber; 

Ama büyük sözü dinlerim hem de eski makinem aklıma geldi. başladım kullanmaya. ışık hassasiyeti güzel; fotoğraflar kalite, renk, bokeh olarak muazzam. Ancak bir sorun var; kompozisyonu sığdıramıyorum! portre için biraz dar, uzaklaşmam gerekiyor, obje çekeyim diyorum belli ebatın altındakileri bir türlü kafamdaki kadraja uyduramıyorum!



SONUÇ: fullframe makinede açı bence şahane. bu nedenle de 35mm nikkorum (52.5mm ye denk geliyor sanırım) yarın elimde olacak!

fakat 50 mm yi almadan önce iyi düşünün. çünkü baktım, objektifi kullanırken işin içinden çıkamıyorum fikir almak için arkadaşlarıma sordum;
ne çekiyorsunuz 50mm ile diye genel cevap şu idi; "valla aldım da pek kullanmadım duruyor"
Eğer emin değilseniz bence almayın, tavsiye etmiyorum yok eğer benim gibi dik kafalı iseniz ve denemeden bilemem
diyorsanız alın çünkü fiyatı uygun.



iyi günler :) 

21 TEMMUZ EKLEME:  
Yeniden aldım 50mm f1.8d yi ve videosunu ekledim. Halen emin değilim, iyi mi yaptım ama amacım portre çekecek düzgün bir objektif olsun diye. dx kamerada 75mm e eşit geliyor ki portre için iyi bir eşik, fiyatı da uygundu aldım. Fazla portre çekmem ama benim için 85mm in yerini şimdilik doldurur gibi geliyor. Bu durumda şunu diyor gibiyim; dx kameralarda nikon 85mm f1.8e o kadar para vereceğinize 50mm f1.8 le yakın performans alabilirsiniz! ama hepsinin yeri de ayrı ! ;)

6 Şubat 2011 Pazar

cesur yeni dünya - aldous huxley - 1932 blog fikirler ve ütopya

bazı kitaplar vardır; bir solukta okursunuz, kitap biter inanılmaz zevkle okuduğunuz , okurken etkilendiğiniz kitabın sonunda sanki aklınızda hiçbirşey kalmamıştır. cesur yeni dünya bende bu etkiyi bıraktı. yazmadan uzunca süre düşündüm. ne yazsam ne yazsam... kitabı tekrar karıştırıp aldığım notlardan yararlanarak toplayabildim kafamı..

CYD 26. yüzyılda genel olarak Londra"da geçiyor. yeni bir dünya düzeni kurulmuş, ağır bir kast sistemi altında yaşayan, sanayileşmiş teknolojik mutlu toplumu anlatırken, bu mekanik düzende insanca bir üretim hatası olan bir adamın bir çeşit dramını anlatıyor.

peşinen OKUNMALI!

kısa kısa...

türü tartışılır; bilim kurgu başlayan ( yeni dünya tasvirleri içtimai hayatı vs) drama dönen (bernard ve helmholtzun koşullanmışlıkları aşan farklılaşması) felsefi diyalogla son bulan (mustafa mond ve vahşinin sohbeti) ütopik bir eser! (bu durum bence kitabın kabaca üçe bölünmüş halidir de!)

kitap fordizm ve sanayi devriminin üzerine bina edilmiş. ford tanrı bilim ise iman olmuş eserde. Anahtar kelimeler; ford, freud, pavlov, uykuda öğrenme, koşullanma, soma, toplu sex-poplu seks..

yeni dünya tasvirlerinden kitaba başlarken korkmuştum. benim hayalimde bu tip dünyalar kurmam zordur. daha ziyade klasik seven okuyucuyum. fakat yazar günümüzden örneklerle geleceği çok başarılı evirmiş. okudukça resimler hızlıca oturuyor akılda. öte yandan bu temanın pop kültürde fazlaca işlendiğini de kolayca anlayabilirsiniz. velhasıl kelam; günümüz dünyasında bu düzen bize fazla uzak değil!

son bölümlerde Mond ve Vahşi"nin konuşmalarını üç kez okudum; harika!


tavsiye; kronolojik sıraya göre; zamyatin biz - Cesur yeni dünya - koestler gün ortasında karanlık - orwell 1984! sırayla okumalısınız!

oturup enine boyuna düşününce günümüz modern hayatını neredeyse birebir anlatıyor. kitabı okuyacaklara ayıp olmasın fazla girmek istemiyorum detaya; bir kaç istisnai örnek vereyim; insanlar yapay döllenmeyle şişelerde üretiliyor (ki biz yapay döllenme yapabiliyoruz) ve tüm edebi eserler mutlak yasak (zaten pop kültür tamamen tüketip atmaya yönelik, propagandayla klasikleri sistematik olarak insanlardan uzaklaştırıyoruz) bir tek modern hayata uymayan yön "yalnızlığın yasak oluşu" o konu da tartışılır zaten. dediğim gibi modern toplumların neredeyse aynası niteliğinde!

gerçekler tokat gibi savrulmuş kitapta. yazar acımasızca art arda yazmış erozyona uğrayan (ya da uğrayacak) değerleri.

sanırım biz bu dünyalılar Vahşi John"da kişilik buluyoruz. önce seviyoruz yeni Hedonist dünyayı. lakin sonra tamamen tiksindirici buluyoruz.

son olarak kişisel görüşüm: o düzeni aklı selim her insan ister. mutsuzluk yok, acı yok, açlık yok. kendini bir anda o düzen yanlısı görmek de garip! belki de bilimin bizi getirdiği son nokta bu. (çünkü yeni dünya tamamen somut ve mantıklı) inanılması güç ama ahlaksal sapkınlıklar dışında bir sıkıntı yok gibi. (hoş etik değerlerde mahvedilmeye çalışılıyor ya! belki 20 yıl sonra bu yazı geri kalmış bir Vahşinin hezeyanları olarak çağdışı görülür) :) dedim ya biraz evvel Vahşi John biziz diye! :)

ithaki yayınları harika çevirmiş bence.. bravo!

NOT: yoğun alegori var kitapta; daha fazla bilgi isteyenler wiki"ye bakın derim.

mutlu pazarlar :)