28 Kasım 2011 Pazartesi

Nikon 17-55mm f2.8G ED-IF AF-S DX İnceleme Analiz

UYARI: objektif hakkında yapacağım yorumlar testlere, rakamlara dayanmaktan ziyade kendi şahsi görüşlerimdir. Dileyenler MTF chartlara ya da detaylı incelemelere başka kaynaklardan bakabilirler.



Daha evvel kit lensimiz 18-55mm’yi dilimin döndüğünce paylaşmıştım. Açıkçası pek de hazzetmediğim bir objektifti. Nikon 17-55mm menzil olarak hemen hemen aynısı olsa da aslında kalite olarak benim kitabımda DX format kullanıcısı olarak 24-70mm f2.8 e eşit. (bunu affınıza sığınarak neredeyse diye söylüyorum sanıyorum aslen 28-80mm yani nikon 28-70mm i hatırlatıyor) Çok sağlam yapılı, oldukça sert bir zum halkası var ki ben bunu çok sevdim 24 e alırsanız orada kalır asla oynamaz belli, parasoleyle biraz büyükçe duruyor, unutmadan birazcık da ağır!

Buyrun videosu altta






Alma sebeplerim ise her daim kamerada duracak bir menzil olması, modelle çalışma, çizgilerine güvenebileceğim bir geniş açı ve tak-gez lensi olduğunu düşünmem.



Bu yazıyı ikiye bölmek bence en hayırlısı; geniş açı olarak ve orta menzil olarak.

Geniş açı olarak bu objektif çok başarılı değil. Bozulma(distortion)  kendini hissettiriyor. Renk sapması (chromatic aberration) da var! Ama lightroom ya da photoshop kullanarak kolayca halledilebiliniyor. Kabul edilebilinir dereceler.  Maalesef  geniş açı da bu sorunlar olmazsa olmaz! Ancak renk karakteri, keskinlik üst düzeyde. Gün batımında yalandan birkaç fotoğraf çektim hakikaten hayran kaldım!

24mm den sonrası ise ikinci bölüme giriyor. Bozulma neredeyse yok, renk sapması göze batmıyor. Keskinlik vs konuşmama gerek bile yok sanırım. Üst düzey görüntü!

Henüz 17-55mm ile derin muhabbete giremedim açıkçası ama örnek fotolar için alttaki linkime bakabilirsiniz; (hoş belki siz gördüğünüzde fotolar artacaktır)

Artıları : çok dayanıklı – tank gibi – hızlı netleme – dayanıklı – keskin
Eksileri : PAHALI – AĞIR - 17mm de daha az bozulma beklerdim
Kullanım alanları : genel amaçlı, tak-gez – portre – manzara – düşük ışık


SONUÇ: bana yüzyüze sorsanız “ya kardeş ben bu lensi
 alacağım ne dersin?” size derim ki “neden alacaksın?” siz de bana kullanım alanları adı altında yazdıklarımdan herhangi biri nedeni verirseniz “tamam, düşünme koş ve al bir tane” derim. Mamafih eğer sadece manzara derseniz, o zaman almayın derim! Her zaman geniş açıda dediğim bir şey var ya “ne yaptığını bilmek” burada da geçerli. Objektif çok harika, güzel kaliteli arkadaş eş dost fotoları arada manzara çekeceğim, model bulursam da çekerim, neden olmasın diyorsanız başka şansınız pek yok. Pahalı olduğu için bu kadar detaylı yazıyorum. Ama para verilmeden de optik kalite olmuyor. Profesyonel seviye bir objektif, kiloca ağır ama bir de severseniz, asla bırakamazsınız ;)   

Nikon 85mm f/1.8D f1.8 d İnceleme Analiz Review

UYARI: objektif hakkında yapacağım yorumlar testlere, rakamlara dayanmaktan ziyade kendi şahsi görüşlerimdir. Dileyenler MTF chartlara ya da detaylı incelemelere başka kaynaklardan bakabilirler.





Uzun bir zamandır kullanmak istediğim nikon 85mm f1.8D objektifi sonunda aldım. Hani hayran kaldığımız netlikte, keskinlikte fotoğraflar vardır ya işte onların arkasındaki güç bu lens! Baştan yazmam da fayda var tüm testleri birinciliklerle bitirmiş bu objektif; bozulma (distortion) neredeyse yok, ışığa karşı çekimlerde inanılmaz başarılı, 1.8 diyaframda dahi süper, bokeh desen harika!

Buyurun videosu; (aynı zamanda 50mm ile kıyası da var!)

Bu objektifin esas görevi portre çekimleri. Bunun yanında popular photography dergisi bir sayısında bu objektifin (özellikle f1.4 ünün) spor çekimlerinde kullanılabileceğini, hatta çok da başarılı olduğunu anlatıyordu. f1.8 olunca ve de 85mm tele yi eklerseniz hakikaten akla çok uygun. Fakat elbette ki bendeniz objektifimi alıp Pazar günü yürüyüşe çıktım “bakalım tak gez lensi olabilir mi diye?” maalesef olacak gibi durmuyor. Manzara için dar açı, insan çekmek için biraz yaklaşmak gerekiyor ama D lens olduğundan vıjt vıjt netleme sesi dikkat çekiyor. Ama obje vs çekecekseniz; olur. Fakat ben o şekilde kullanacağımı sanmıyorum.


aşağıdaki linkte fikir vermesi açısından objektifle stüdyomda çektiğim bir kaç fotoğraf ve sokakta çektiğim bir kaç portre var. stüdyo çekimleri 100 iso da tripod ve uzaktan kumanda ile f5.6 da çekildi. 
http://www.flickr.com/photos/srvmusti/sets/72157628176936177/

Artıları : hızlı netleme – küçük – hafif – sağlam – dayanıklı

Eksileri: kullanım alanı kısıtlı – parasoleyi vidalı hızlıca takılmıyor

Kullanım alanları : portre portre portre! Spor çekimleri – düşük ışık

SONUÇ : objektifi almaya niyetliyseniz zaten alırsınız! Amacı belli kalitesi ortada. 85mm F1.4 olanların fiyatı da açık ara fazla! Alacaksınız yapacak bir şey yok :) ama şunu garanti edebilirim aldıktan sonra pişman olmayacaksınız; göreceğiniz kalite sizi şaşırtacak! 

12 Kasım 2011 Cumartesi

Ölümsüzler : tanrıların savaşı Immortals (2011) 3D 3 boyutlu film eleştirisi

11.11.2011 de vizyona girdiği günün gecesi seansı. Salon beklediğimden dolu. Film uzun 110 dakika, güzel.


Konusu: Kral Hyperion, Epirus yayını bulup Titanları uyandırmak ister. Theseus adlı kahramanımız Hyperiona karşı direnir.


Kısa Kısa..


300 Spartalıların yapımcıları ve The Cell (hücre) filminin yönetmeninden. Renkler, tonlar, animasyonlar vs andırıyor 300'ü. Fakat Spartalılardaki gibi sert savaş sahneleri, gelişmiş savaşcı vücutları yok! 300 apayrı bir filmdi!




Uzun bir film. doya doya 3 boyut izleyeceksiniz. hatta bu 3d bir zaman sonra oldukça normal geliyor. Tavsiyem arada 1 dakika gözlüğü çıkarın sonra tekrar takın ki 3d izlediğinizi unutmayın.


Animasyon ağırlıklı; dağlat,tepeler .. Sanıyorum 3 boyut, animasyon filmlerde daha kuvvetli ortaya çıkıyor!


İlham tamamen mitolojik bir öyküden alınmış. Zaten tapınaklar, saraylar baş döndürücü sahneler var. Özellikle kahinlerin dua sahneleri bence çok etkileyici. Filmin başında, size lazım olacak mitolojik bilgiyi de anlatıcı veriyor.


Savaş, kavga, dövüş var ama çok önde değil fakat VAR. Mistik bir hava ağırlıklı filmde.


Ahım şahım bir oyunculuk yok. Mickey Rourke kral Hyperion rolünde o bile arada kaynıyor. zaten bu tip yarı animasyon yarı normal film tadındaki yapıtlarda ben çok öne çıkan, kuvvetli bir oyunculuk görmedim. Çizgi roman gibi gidiyor. Oyunculuktan ziyade konu, hareket ve görsel şölene para veriyoruz.


SONUÇ : Mitolojik esinlenmeli filmleri seviyorsanız kesinlikle sıkılmadan izleyeceksiniz. Kaçırmayın. Biraz hayal dünyası, biraz gerçek biraz efsane, biraz fantezi karışımı filmleri seviyorsanız sakın kaçırmayın. Eğer sevmiyorsanız sakın gitmeyin sıkılırsınız. 

2 Ekim 2011 Pazar

ANNA KARENİNA üzerine fikirler eleştiri

Anna Karenina… bu roman için dünyanın pek çok saygın yazarı dünyanın en iyi romanı der. Tolstoy”un Savaş ve Barışından kısa Dirilişten uzundur. Daha evvelde yazmıştım zaten, bu kadar büyük fikirlerin içinde yaşadığı kitaplar hakkında, söz söyleme haddini kendimde görecek egoya sahip biri değilim. Yapacağım sadece kitaptan bende kalanları biraz eleştirel gözle paylaşmaktır.

ÖNEMLİ NOT: kitapta gelişen olaylara değineceğim. Bunu bilmenizi isterim. Fakat sanmam ki bu sizi kitabı okumaktan alıkoysun. 

Anna Karenina 807 sayfadır ve 1877 de yayımlanır. İletişim yayınlarından Ergin Altay çevirisiyle okudum. Çok başarılı. Bu tip eserlerde çevirinin ne kadar önemli olduğu malum; ucuz etin yahnisi olmuyor. Yaklaşık 20 günde okudum.  Fakat arada geriye dönüp okuduğum bölümlerde oldu. Günde 40 sayfaya denk geliyor. Uzun ve dikkat istiyor. Bence yanınızda bir kalem olmalı. Sonundaki Nabokov’un sonsözünü de muhakkak okuyun!

Kitabın anlattığı sizin anladığınız kadardır. Ağır ve detaylı anlatımı vardır diye sakın okumamazlık etmeyin. Dili çok sade ve düşünemeyeceğiniz kadar akıcı. Olay üzerine olay! Dirilişte böyle idi. (Savaş ve Barış öldürücüydü ne yalan söyleyeyim) ilk sayfayı okuyunca anlıyorsunuz ki kitap sizi bırakmayacak, siz yorulunca onu bırakacaksınız. Yalnız disiplinle ve inatla okumanızı tavsiye ederim çünkü kitabın bir yerinde 10 günlüğüne okumayı keserseniz olay örgüsünü ve zamanı kaçırabilirsiniz. 

 Kadın hakları mı duygularımı özgürlüğümü desem bilemiyorum kilometre taşı olan üç kitap vardır;3 effi briest  2 Madam Bovary 1 Anna Karenina… bence sırayla okuyun!

KARAKTERLER :  iki esas karakter var kitaptan birbirleriyle kesişse de aslında ayrı yaşayan; Anna ve Lenin. Onların etrafında ise Vronski, Kiti, Karenin, Stiva, Dolly!

KONUSU:  Anna Karenina evli bir kadındır. Kardeşini ziyarete geldiğinde Vronski adlı genç bir subayla tanışır ve tüm hayatı değişir. Öte yandan Levin ise toprak sahibi bir soyludur. Kendi iç dünyası ve çevresiyle olan ilişkileri anlatılır.

Levin okuduğum kadarıyla Tolstoy’un kendi kişiliğinden fazlaca özellik taşıyormuş. Birbiriyle çelişkili pek çok soruya yanıt arayan bir karakter. Fakat sosyal çevresine kafasındaki yankılarını çok da hissettirmeyen biri. Zaten sonunda Ölüme inansa da Anna kadar cesur olamıyor. İnançsız, yarı filozof biri. Acılarının en büyük sebebi de bu inançsızlığı zaten. Düşüncelerinde çok ileri gittiği görünse de, günlük hayatında sıradan bir soylu.

Anna çok güzel bir kadın. Evli bir çocuğu var. Gel gör ki aşık olup Vronskiyle yaşamaya başlıyor; tutkulu, gözü kara, acı dolu!
Vronski; yakışıklı bir subay, Kiti; Levin’in eşi olacak kızımız, Stiva; hayat dolu çapkın bir baba Dolly nin kocası-Anna’nın kardeşi, Dolly Stiva’nın karısı – Kiti’nin ablası, Karenin; Anna’nın kocası ve çok başarılı bir bürokrat.

Aşk konusunda Anna’da Vronski’de beni yanılttılar. “YASAK AŞK” yaşıyorlar. Sonunda Vronski Anna’yı bırakıp gider dedim. Fakat Vronski Anna’yı gerçekten seviyor. Anna’da aşık. Vronski daha umursamaz bir karakter. Anna ise kafasındaki namuslu kadın koşullanmalarını yıkamıyor. Zaten roman ilerledikçe aşklarının şehvet boyutu daha bir ortaya çıkıyor. Hatta Anna Vronski’ye güzel görünmek için çocuk yapmayacağını bile söylüyor. Öte yandan Karenin’den olan çocuğuna aşırı bağlı, Vronski’den olan kızını ise neredeyse hiç önemsemiyor. Sanıyorum muhafazakar hayatını temsil eden vicdanın yansıması evliyken olan oğlu; yasak aşkının meyvesi ise onu çelişkilere sürüklüyor. Acıları, karmaşıklıklarla dolu ruh durumu, kıskançlık krizlerine dönen bunalımları, insanların ikiyüzlülüğünün girdapları, afyon ve garip bir şekilde anlaşılamamak (kendi kendisini tanımaması dahil) onu felakete sürüklüyor.

Gelgelelim Anna orospu değil! Bazen o yöne kaydığını konuşmalarından, düşüncelerinden açıkça hissediyorsunuz ama asla Vronski’yi aldatmıyor. Onunki sanırım aradığını bulamamak!

Levin garip bir adam. Ancak onun tanrı var mı sorusunu son 20 sayfada hızlıca çözen Tolstoy’un acelesini anlamadım.

Bir de Levin’in toprak reformu, köy düşünceleri vs kitabın en sıkıcı noktasıdır. Tabii zamanında değerli ama bugün genel kültüre giriyor sanırım.

Tolstoy için “ÖLÜM” tek ışık tek kurtuluş olarak görünüyor! Bunu kitapta sezmemek elde değil!

Kitap St. Petersburg, Moskova, Almanya Kaplıcaları, İtalya ve taşrada geçiyor.

Aldatma, entrika, soylular, Rus yaşam tarzı, köy hayatı vs bulacaksınız içinde.  


SONUÇ: sürçü lisan affola OKUYUN! J ne diyebilirim ki  

20 Ağustos 2011 Cumartesi

İKİNCİ EL OBJEKTİF ALIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR 2. EL LENS ALIRKEN

Merhabalar
Bugün elimden geldiği kadar ikinci lens alırken nelere dikkat etmeliyiz konusunu anlatacağım. Elimden geldiği kadar diyorum zira bu konuda teknik eleman değilim. Tecrübelerim nette okuduklarımdan ve bir dolu lens alıp satmamdan ve bu satışlar sonunda hiçbir problem yaşamamamdan kaynaklanıyor. Hızlıca video da anlattım buyurun altta;

İKİNCİ EL ALMALI MIYIM?
Mümkünse sıfır almak elbette en iyisi. Fakat ekonomik koşullardan ikinci el herkesin başvurduğu ve çalışan bir yöntem.  Ben zaten ülkemizde ikinci el piyasasını büyük bir aile olarak görüyorum. Alıp satarak herkes dilediği lensi tecrübe etmiş oluyor. Fakat alırken dikkatli olmak da fayda var. Madde madde yazacağım okuyucuyu sıkmamak için…

İKİNCİ EL ALIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

1 Mümkünse 2. El satan bir dükkandan alın sıkıntı olursa muhatabınız olur.
2 Tanımadığınız kişiyse muhakkak yüzyüze görüşerek alın. Tanımadığınız kişilerle kargoya girmeyin. Ben ne alırım ne de kargo yaparak satarım!
3 Mümkünse Hayyam”da bir bilene gösterin.
4 Her ikinci el alımındaki kural burada da geçerlidir; ikinci el insandan alınır. Muhakkak bir telefon edin konuşun ve yüzyüze gelin. Kişisel intibah bence önemlidir. Karşınızdaki kişi titiz mi biraz hareketleri ve konuşmalarıyla  tartın..

Gitmeden elinizde kit lensinizin yapısına iyice bakın ve  altta dediklerimi ona uygulayın ki sorunsuz objektif hakkında fikriniz olsun. Ona göre kıyas yapabilirsiniz!

5 Önce kozmetiğine bakın, sonra elinize alın fokus ve zum yapma halkasıyla oynayın. Sorun varsa sesten anlayabilirsiniz. Bayonet vidalarına bakın aşınma açılma var mı? Mümkünse kutusu ve parasoleyi kapakları olan ürünleri seçin; bunların saklanması bile titizlik göstergesidir. Fatura sorun ama yoksa da çok sorun etmeyin. Lensi bir sallayın anormal bir tınlama var mı?
6 Camlara özellikle dikkat edin; ön ve arka optikleri videoda gösterdiğim gibi detaylıca inceleyin; çizik olmasın!
7 Bayonette herhangi bir paslanma var mı muhakkak bakın. Çok takıp çıkarmaktan olur. Müthiş büyük bir sorun değil en kötü değişilir ( uygun fiyatlı bulursanız alın ) ama neden olsun ki?
8 Diyaframa bakın ve ön ve arka kapağını açıp lensi 40 cm den ışığa tutup içinde toz veya herhangi bir garip görüntü var mı gözleyin.
9 Kameranıza (kendi kameranızı götürün)  lensi takın, takılırken sorun çıkarıyor mu dikkat edin (bu işlemi kendiniz yapın satıcıya yaptırmayın) odaklama sesini dinleyin.  Kameranızdaki netleme hızına bakın. (gitmeden lensin fokus sesinin videolarını ve yorumlardan netleme hızını öğrenin.)
10 Diyafram kamerada sorunsuz çalışıyor mu bakın
11 Mümkünse kameranızla çektiğiniz lensi bilgisayarda inceleyin.

VE GERİSİ DE KISMET…. HER ŞEYE RAĞMEN PARÇA DEĞİŞMİŞ VS OLABİLİR. LENSİN SECERESİNİ BİLEMEZSİNİZ. ÖZELİKLE PAHALI İKİNCİ EL OBJEKTİF ALIRKEN MUHAKKAK TEKNİK SERVİSE GÖSTERİN. UMALIM Kİ KARŞIMIZA İYİ İNSANLAR ÇIKSIN :D

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Nikon 18-55mm VR 3.5-5.6G lens inceleme analiz KİT LENSİ ne işe yarar?

Nikon 18-55mm VR 3.5-5.6G lens inceleme analiz KİT LENSİ ne işe yarar? 
UYARI: objektif hakkında yapacağım yorumlar testlere, rakamlara dayanmaktan ziyade kendi şahsi görüşlerimdir. Dileyenler MTF chartlara ya da detaylı incelemelere başka kaynaklardan bakabilirler.







Giriş DSLR kameralarla birlikte verilen 18-55mm objektifimi aldıktan bir zaman sonra satmıştım. son dönemlerde bir kez daha elime geçti, fırsat bu fırsat kullanayım ve görüşlerimi burada paylaşayım dedim. Nikon 18-55mm lens plastiktir ve sanıyorum 3 verisyonu var; VR olmayan, VR ve VR ED II ! ( umarım yanlış hatırlamıyorumdur; konu hakkında detaylı okuyalı baya oluyor!) Buyrun videosu;



Bu objektif hakkında uzun uzadıya yazacak değilim. Yalnız yeni başlayanlar da videoyu seyredip hemen soğumasınlar lensten; AMAN ! :) Bazen fazla mı insafsız oluyorum diyorum kendi kendime. her neyse yeni başlayanlar için bence bir dönem ideal bir lens. 18mm geniş açı, öte yandan 35mm ve 50mm kapsaması, kullanıcılara bu odakları anlamada ve kullanmada çok kuvvetli fikirler verecektir. 

Artılar-eksiler bölümünde yazdım artıları fazla lensin. Benim beğenmeme sebebim ya da bana göre olmamasının sebebi ise bu lensle çektiğim fotoğraflardaki renk ve çizgileri sevmemem! AMAN DİKKAT : LENS PLASTİKTİR. LENSTEN TUTUP KAMERAYI TAŞIMAYIN KIRILABİLİR!

ARTILARI : hızlı fokus - hafif - kolay değişir-takılır - hafif

EKSİLERİ: keskin değil - plastik

KULLANIM ALANLARI : Genel Amaçlı, manzara çekim, seyahat, anı fotoğrafı

SONUÇ: Kit lensiyse deneyin, çekin edin! Fakat merak edip alacaksanız, bence değmez! Bu kulvarda en kaliteli camlar nikon 17-55 - nikon 17-35 bunlar biraz pahalıdır ama sigma yada tamron 17-50 veya sigma 18-50 f2.8 değerleriyle nikon 18-55mm den bence daha iyiler. Öte yandan herşeyi kapsayan; 18-200mm (incelemelerimde var) ya da 18-105 yeni başlayanlar için bence çok daha işe yarar!
  



Battery Grip Nedir? Ne işe yarar? Nasıl kullanılır? Nikon MB-D10 analiz


nikon mb-d10 muadili battery grip analizi
Battery grip fotoğraf makinesine pil yardımıyla fazladan güç vermeye yarayan aparattır. Burada Nikon MB-D10 muadili battery gribimi göstererek, hem battery grip nedir ne işe yarar, hem de nikon mb-d10 hakkında fikirlerimi yazacağım.











MB-D10

Nikon MB-D10 d300, d300s ve d700 ile uyumlu griptir. Üzerinde kamera açma-kapama, dikey deklanjör, enstantane ve diyafram ayarı ve de kursor kontrol var! yani dikey tutarken herşey elinizin altında. buyurun MB-D10 muadili grip d300s ile!

Videoda da anlattıoğım gibi MB-D10 yanında 1tane  EN-EL3e pil yuvası, 1 tane 8 kalem pil yuvası, bir tane de EN-EL4 or EN-EL4A yuvasıyla geliyor. en-el4 kullanmadım ama okudum, oldukça uzun gidiyormuş ve 8fps çekim yapıyor bu pili ile. Öte yandan 8 AA kalem pil ile de 8 fps ye çıkıyor. En-el3e ile 7.7 fps! Kameraya tripo dyerleştirir gibi yerleştiriyorsunuz. Cihazı açınca o zaten görüyor ve menüsüne girip, gribin ayarlarını yapıyorsunuz! (korkmayın basit, menü sizi yönlendiriyor zaten. dileyen olursa bana yazsın menü ayarlarını da anlatırım)


BATTERY GRİP NEDİR? NE İŞE YARAR?

Esas amacı kameraya extra güç sağlamaktır. Benim kullanım amacım ise diğer pekçokları gibi gribin sağladığı kamerayı tutuş kolaylığı! özellikle portre çekerken inanılmaz faydalı! oturuyor ele. Kimileri de sadece görüntüsünü sevdikleri için battery grib kullanıyorlar; haksız da sayılmazlar kamera grible çok hoş ve sofistike duruyor. Battery Gripin bir yararı daha var; cihazı tripoda tak-çıkar altının zedelenmesini engelliyor!


SONUÇ:    BENCE GÜZEL VE GEREKLİ BİR ALET, DÜŞÜNÜYORSANIZ ALIN! ANCAK UNUTMAYIN Kİ BATTERY GRİB KAMERAYA GÖRE DEĞİŞEBİLİR ONA DİKKAT ETMELİSİNİZ; makineniz hangi model grible çalışıyor muhakkak bakın! Yalnız içinde pil varken kamerayı ağırlaştırıyor grib bunu bilin. Unutmadan bir de Grible kullanacaksanız ona göre bir kılıf (case) alın; yoksa benim gibi tak-çıkar, sıkıyor insanı bir zaman sonra! 


16 Temmuz 2011 Cumartesi

Larry Crowne 2011 eleştiri tom hanks julia roberts film eleştirisi kritiği


Uzun zaman sonra bu filmi izlemeye sinemaya gittim. Cuma gecesi 21:45 suare; yedi kişiydik! Hayal kırıklığı!


Konusu: orta yaşlarındaki başarılı Larry Crowne birgün üniversite diploması olmadığından işinden kovulur ve yüksek okula kayıt olur. Olaylar gelişir.


Yine kısa kısa gidelim;

1-      Filmin türünü anlamadım. Aşk filmi bekliyorsanız değil; Julia Roberts la inanın uzun uzadıya birkaç diyalog belki var. Başarı öyküsü hiç değil; sonunda okulu bitirdiğini, iyi bir kariyere başladığını görmüyorsunuz.  Komedimsi ancak trajik olaylarda var içinde. Kısacası iyi niyetli Larry Crowne ‘un hayatından bir 8 aylık bir kesit diyelim.

2-      Tom hanks bu Forrest Gump devamı,  insanlara saf, iyi niyetli, hafif komik tiplemesinden artık kurtulmalı. Komik olmak adına bu cihetten gidiyor ama ben yoruldum. Ben onun Streets Of Philadelphia’daki inanılmaz rolünü de çok iyi biliyorum. Bence çok daha iyisini yapabilir!

3-      Film, benim gibi fakülteyi uzun yıllar önce bitirmiş birine geçmişin tatlı anılarını yad ettiriyor. Bu açıdan çok beğendim. Bir de özellikle orta yaşlı, yeni nesilden uzak birinin bu ortama girip biraz şaşkınlıkla gençlere ayak uydurması çok sempatik göründü bana!

4-      Spectacular kelimesinden sıkıldım filmin sonunda J

5-      Julia Roberts.. onun da hayranları var biliyorum, giderseniz bol bol gülüşünü görürsünüz. Nasıl bu kadar ince kaldığını tartıştık filmin ortasında bir ara! Her neyse onun hakkında hep şunu düşünmüşümdür; tüm ününü Audrey  Hepburn gülüşüne borçlu.. haksızlık ettiğimi düşünmüyorsunuzdur umarım!

6-      Hollywood artık oyuncu yetiştiremiyor. Dönüp dolaşıp eski tüfekler film yapıyorsa bence bir sorun var demektir. Yeni nesil arkadaşlardan Christian bale ve aklıma gelmeyen birkaç adam harici bence kayda değer oyuncu yok. Sebebi büyük ihtimal biraz ünlü olan çılgın paralar kazanıp, garip işler peşine düşüyor.  


SONUÇ: Olumsuz gibi yazdıysam da tarafsız olmak adınadır. Eğer vakit varsa gidilir. Güzel vakit geçirdim. Sıkılmadım. Sanırım bu filmlerin hayatınızı değiştirmek gibi bir niyeti de yok. Karar sizin!

9 Temmuz 2011 Cumartesi

kapadokya ürgüp göreme avanos peri bacaları nevşehir NOTLARIM

Göreme, Peri Bacaları, coğrafya, tarih ... Bize de elbette ki kalkıp memleketimizin bu güzelliğini görmek düşer. Sabah ezanıyla düşüyoruz yola!

ÖNEMLİ:  KAPADOKYA HAKKINDA DÜRÜSTÇE YAZACAĞIM; BENCE OKUYUN!

Nasıl Gidilir: Taksim'de kilometreyi sıfırladım. Göreme'de otelin önünde arabayı park ettiğimde 770km yazıyordu. YOL MUAZZAM! HİÇ KORKMAYIN ÇOK GÜZEL! yaklaşık 8-10 saat arası sürüyor! Rota; istanbul - Ankara - Gölbaşı - Şereflikoçhisar ( Tuz Gölü ) - Aksaray ve Nevşehir

TUZ GÖLÜ

Gölbaşından sonra tabelaları takip edin. 1 saat içinde görüyorsunuz gölü. sağınızda garip bir şekilde uzanıyor. Şereflikoçhisara hemen gelmeden! bu seyahatta Tuz Gölüne minimum 20 dakika ayırın derim! Yol kenarındaki tabelalar zaten sizi yönlendiriyor. Tuz gölü müzesi ve güvenli park yeri ve göle girme yeri var. Göle girmek dediysem yüzmek değil.; ayaklarını sokmak! :) Arabayı park edince iki tane yapı görüyorsunuz; arasından yürüyün doğruca sizi Tuz Gölüne çıkarıyor. Kaldırım taşlarından gölün içine uzanan bir yol var. yürüyorsunuz. Sonuna gelince ayakkabınızı çıkarın. Göle adım atarak sıcak ve teninize garip, daha önce hiç yaşamadığınız o yanma gibi başlayan ama katlanılabilen, aslında yanma da olmayan hissi tadın. değişik bir manzarası var, korkunç gözüküyor ufka bakınca. Sağlığa faydalıymış! Neyse çıkın artık gölden ve soldaki Tuz Gölü alışveriş merkezinden bir tuz lambası alın ve ayaklarınızı yıkayın! Yola çıkmamız lazım hedef Nevşehir!

GEZİ PLANI

Bu seyahat kapsamında temel anlamda görülmesi gerekenler;

1- Peri Bacaları ve Kaya Kiliseler

2- Yeraltı Şehirleri

3- Ihlara Vadisi

Kapadokya seyahati için kalınacak yer GÖREME dir! Merkez orası elbette ki Uçhisar da olabilir, araba varsa Nevşehir de Ürgüp te olabilir. Ama benim kanaatim Göreme! Buyurun altta şehir merkezi videosu var!


Planımız Doğrultusunda buyurun anlatalım:

Peri Bacaları ve Kaya Kiliseler;

NASIL OLUŞMUŞ? Erciyes Hasan Dağı zamanında volkanik dağlar. Bunlar patlıyor ve ve püskürdükleri lavlar arazide zamanla soğuyoarak 150metre kalınlığında tüf tabakası oluşturuyor. Vadiden inen sel suları ve rüzgarda zamanla buraya şu anki şeklini veriyor. (daha fazla bilgi isteyenler netten farklı kaynaklara bakabilirler).

Özellikle Hristiyanlık açıısndan oldukça önemli bu bölge. Çünkü yeraltı şehirleri, Hristiyanlığın ilk yıllarında Hristiyanları yok etmek isteyen düşmanlarından korumuş ve Kayalara oyulmuş kiliseler erken Hristiyan Sanatı ve inancı hakkında bilgi veriyor.

Bu iki temel bilgiyi vermekte fayda olduğunu düşünüyordum. Fakat bu yazının amacı seyahat ipuçları o yüzden konumuza fazla sapmadan devam edelim.

Nevşehirden tabelaları takip ederek 15 dakika sonra Göreme sapağından sola döndük. Döner dönmez de bir kaç dakika içinde Peri Bacalarını ve Uçhisar'ı görmemiz bir oldu! Tüm arazi Peri Bacaları ve o yıllarca fotolardan gördüğümüz o şekil kayalar dolu! Uçhisar'dan 5 dakika ilerisi ise Göreme.

Göreme Açık Hava Müzesi, Zelve Açık Hava Müzesi, Çavuşin, Uçhisar ROSE Valley'den (kızıl vadi) güneşin batışını izleyin. GİRİŞ PARALI. BURALARI MUTLAKA GÖRÜN! YANINIZA BİR HARİTA ALIN ORADA ufak tefek gezilecek yerleri gösteriyordur!
                                              



BALON TURLARI YİNE BURAYA HAS; 150 EURO BİR KİŞİ, SABAH 6DA kalkış, 45 DAKİKA -1 SAAT SÜRÜYOR! 130€ 140 € a da varmış ama tavsiye etmiyorlar! Dilerseniz binersiniz.

YERALTI ŞEHİRLERİ:

Biz Hollandaca kitapla geziyoruz. Yer altı şehirleri; Derinkuyu, Mazı, Özlüce, Tatlarin, Özkonak, Sivasa Gökçetoprak yer altı şehirleri var. O kitabın dediğine göre bu yer altı şehirlerinden sadece ikisi açıkmış ve en büyüğü olan Derinkuyu’yu gezin zaten hepsi aşağı yukarı birbirinin aynısı deniyor. Biz de kalktık Derinkuyu’nun yolunu tuttuk. Derinkuyu, Göreme’den 30 dakika sürüyor. Geldik.

Derinkuyu’nun altı tünellerle komple birbirine bağlıymış. Bu nedenle sadece 10da 1i ziyarete açık yer altı şehrinin. Arap saldırılarından korunmak için yapmışlar burayı. Müzekart geçiyor. Girdik içeri. 8 katlıymış şehir… dile kolay! Hollandaca kitap “aman ekipten ayrılmayın, kaybolursunuz” diyor. Biz de ekip mekip yok. Görevliye soruyorum; bana “kaybolana ödül veriyoruz korkmayın” diyor. Mümkün değilmiş kaybolmak :) içeri girince neden olduğunu anlıyorum; her yerde görevliler var! :) yani kaybolma ihtimali üzerine önlem alınmış. AMA YİNE DE DİKKATLİ OLUN DERİM! Kırmızı oklar var onları takip edin. 

Benim deneyimim ise FELAKETLE sonuçlandı! İlk teşebbüsüm de geri teptim. İçeri girer gitmez, benim kronik klostrofobim bana blitzkrieg düzenledi! Bir çıktım ve nefes aldım. Dedim ki girmeliyim. O arada vatandaşlar soruyor; neyim var? Dedim ki “daraldım, çok dar nefes alamıyorum. O insanlar beni anladı ve girmeleriyle çıkmaları onların da bir oldu! İyi yalnız değilim. İkinci teşebbüsüm daha başarılıydı! Girdim 10 dakika ilerledim. Bir yandan da ihtiyar, hakikaten ağır hareket eden bir grup amcalar var. Salonlar geniş fakat birbiri arası geçitler o kadar dar ki! Bir de onlar ağır aksak baka baka yürüyorlar. Benim üzerimdeki toprak aklıma geldikçe nefesim kesiliyor. “Tamam” dedim “ben daha fazla yapamayacağım”; attım kendimi dışarı!

Bu arada ben bu yeraltı şehirlerini oldukça tehlikeli buldum; ACİL ÇIKIŞ YOK! Allah Muhafaza fenalaşsa ihtiyar gezginler nasıl çıkartılır bilemiyorum! çünkü geçişlerden bir kişi zor geçiyor, yerin dibindesin! ve seyahat 30 dakika sürüyormuş! uzun baya uzun! belki önlem vardır ama ben bakmama rağmen göremedim!

Dışarıda bir kilise var; zaten yer altı şehrinin bir ucu da ona açılıyormuş. Sadece Rumlar yılın bir günü ayin yapıyorlarmış ve o gün açılıyormuş! Yani kapalıydı biz oradayken! Ama adını sanını soramadım neden mi? Aziz Theodoros Trion Kilisesiymiş! Şimdi netten baktım, ne yalan söyleyeyim!

DÜRÜSTÇE:

Arabayı park ettiğimiz andan itibaren elinde bez bebekle 2 kadın etrafımızı sardı. Alın alın! Alsanız ne olur? Tarzı bir yaklaşımla bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Sonra baktım yerliye, yabancıya hulasa herkese aynı yapışkanlıkla davranıyorlar. Elbette ki bu o kasabanın her bireyini bağlamaz ama böyle bir gerçek var! Hatta yanımdan geçerken bir abi de eşiyle konuşurken “bunlar da amma yapışkan tad vermediler” dedi! Bir yerde bir esere BAKTIRMIYORLAR BİRŞEY SATMAK ISRARIYLA! YANIMDA DA YABANCILAR VAR! ANLAYACAĞINIZ KİLİSEYİ ÇÖZEMEDİK, UZAKLAŞTIK!

kapadokya - ürgüp göreme peri bacaları resimleri

IHLARA VADİSİ:
Göreme”den bir saat mesafede. 14km yürüyüş var. Çok zor değil parkur ama tarih ve doğa iç içe! Çok çok güzel!

ÖNEMLİ UYARILAR

1-     Belki insanlar bana kızacak ama her yer hakikaten aynı! İlk gördüğüm arazi şekilleriyle son gördüklerim aynıydı. Haberiniz olsun! Çok merak ediyordum o coğrafyayı fakat insanların dilinde ve yazılarında belirttikleri kadar etkili bulmadım. Ya çok abartıldı beklentim çoktu ya da daha etkileyicileri gördüğüm için pek şaşırmadım. (kaç kişi Kapadokya için bunu yazmıştır bilemiyorum ama bu BENİM GÖRÜŞÜM)

2-     Her yer trekking! Bu gerçeği de atlamayın! Yanınıza sağlam bir yürüyüş ayakkabısı ve çanta alın! Bana şükredeceksiniz! Çünkü o yörede uzun yürüyüşlere çıkmazsanız ÇOK ŞEY KAÇIRIRSINIZ! Öte yandan büyük bir eksiklik var; YOLLAR İŞARETLİ DEĞİL ve DÜZGÜN BİR HARİTA YOK! GERİ DÖNERKEN KAYBOLMUŞ 3 KANADALI TURİSTİ GÖREMEYE GÖTÜRDÜM! Yürüyüşe çıkmışlar, tüm gün yürümüşler ve harita yok, işaret yok! Birisi şu tarafa gidin demiş gitmiş kaybolmuşlar.

3-     Doğa çok bakir! Evet medeniyet var ama kaldığımız otel bile mağaralara oyulmuştu! İnsanlar hakikaten o mağaralara ev şeklini vermişler ve orada halen yaşıyorlar. Biraz araziye çıktığınızda bol bol kertenkele, yılan akrep ve tilki görebilirsiniz. Korkmayın!

4-     Yerel halk güler yüzlü. Lafım yok! Ama para biraz para konusunda hassaslar! Hassas bir örnek vereyim; dört kere, dört tane farklı bakkala gittim, ilk seferinde bir şey aldım 25 kuruşum yoktu, ceplerimi arıyorum (ki market fiyatının üzeri ama normaldir fiyata bir şey diyemem) kimse de “olsun sonra verirsin” demiyor. Arabaya gidip parayı getirdim. Rahatça aldı! Sonra tekrar oldu bu olay! Hani 4 kez dedim ya, baktım bu esnaf böyle son 2 defada da deney yaptım; aaa gerçekten de birisi de çıkıp ben ceplerimi ararken “abi canın sağ olsun 25kuruş nedir ki” demedi! İstanbul”da yaşıyorum! Burada bile 25 kuruş için böyle bir şey yaşamadım! ÜZGÜNÜM AMA GERÇEK!

5-     BENİM KAFAMA TAKILAN EN ÖNEMLİ HADİSELERDEN BİRİ DE HERŞEY PARA! Her şey para! Vadiye giriyoruz arabamızla 5 lira, park ettik 2 lira, 5 lira; ona para buna para! Aslında yukarıda ki olayla paralel bu konu! Yaw kilise gezeceğiz köylü masa atmış, elinde fiş 4 lira dedi! haydaaaaaaaaaaa EN SONUNDA AĞIRIMA GİTTİ, MANZARA İZLEME NOKTASINA GELDİM ARABAYI ÇEKTİM, ÇOCUK KOŞARAK GELİYO PARA! VERMEDİM!

6-     EN DÜZGÜNÜ VE BAKIMLISI GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİ! Geri kalanı halen yapılıyor. Eksikler çok. Mesela zelve açık hava müzesini gezmek için keçi patikalarından tırmanmanız gerekiyor! Yeni yeni taş yol ve merdiven döşüyorlar; BİLGİNİZE!

SONUÇ:
Gideceğinizi düşünüyorum! Gidin ve de görün zaten! yazdıklarım şahsi izlenimlerim ve okuyanları Kapadokya'dan soğutmak amaçlı değil. Buranın tabii ki Hristiyan ziyaretçilere, benden farklı olarak, uhrevi bir haz verdiği aşikar! Ben o taş kiliseleri manastırları gezerken onlar kadar etkilenmedim, etkilenmem mümkün de değil. Gelgelelim UNESCO mirası içindeki yapılar ve inanılmaz coğrafya insanı büyülüyor! Ama yazdıklarımı da kulak arkası etmeyin derim! BEN TEKRAR GİDECEĞİMİ DÜŞÜNMÜYORUM!  

buyurun KAPADOKYA FOTOLARI 

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Bokeh nedir Alan derinliği nedir DOF Depth-of-field Nasıl yapılır?

Bazen kendime çok kızıyorum ama bunu okuyan değerli arkadaşım aradığın bilgi burada! J hiç kesintisiz işte bokeh (Japonca bozulma demek) ve alan derinliği iç içe!


 bokeh nedir alan derinliği DOF depth-of-field nedir örnek
 fotonun orjinali çok değerli bir fotoğrafçı dostuma ait flickr sayfasını bir ziyaret edin derim! örnekler dolu! http://www.flickr.com/photos/notvalid/5814138303/in/photostream


Üstteki ışıklar bozulmuş yuvarlak ya onlar bokeh, konu şu baba, ön alt tarafı flu arkası da flu ahanda bu da alan derinliği yada DOF depth of field! 

NASIL YAPILIR? Çok basit anlatıyorum kameranızı A moduna alın kısın objektifi en düşük f değerine getirin!  Açtıkça derinlik azalır! ne kadar ışık o kadar konu ;)

HANGİ OBJEKTİFLERLE: kabaca f değeri ne kadar düşükse o kadar iyidir, objektif odak uzaklığı 80mm den yukarı olursa makbuldür! 50mm f1.8 ya da 35mm f1.8 le başlayın derim.

NEDEN YAPAYIM Kİ? Konuyu etraftan ayırmak ve netleştirmek için (portre, makro çekerken) ya da “baksana arkadaş ne kadar şahane gözüküyor ya” desem ! 

ÖNEMLİ: burada sadece bir giriş olsun diye inanılmaz kabaca anlattım ! bu işin ölçümleri var detayları var, hangi objektifle nasıl olur, ne olur tartışmaları var, hastaları var! Tavsiyem nette Türkçe İngilizce bir dolu kaynak var okuyun AMA EN ÖNEMLİSİ ALIN KAMERANIZI A MODUNA GETİRİN VE DİYAFRAMI KISARAK ÇEKİN. PERDE SAYISINA ACIMAYIN FARKI İYİCE GÖRÜN NEREDE KULLANACAĞINIZI TAM OLARAK ANLARSINIZ!

benden birkaç örnekle bitireyim;