9 Temmuz 2011 Cumartesi

kapadokya ürgüp göreme avanos peri bacaları nevşehir NOTLARIM

Göreme, Peri Bacaları, coğrafya, tarih ... Bize de elbette ki kalkıp memleketimizin bu güzelliğini görmek düşer. Sabah ezanıyla düşüyoruz yola!

ÖNEMLİ:  KAPADOKYA HAKKINDA DÜRÜSTÇE YAZACAĞIM; BENCE OKUYUN!

Nasıl Gidilir: Taksim'de kilometreyi sıfırladım. Göreme'de otelin önünde arabayı park ettiğimde 770km yazıyordu. YOL MUAZZAM! HİÇ KORKMAYIN ÇOK GÜZEL! yaklaşık 8-10 saat arası sürüyor! Rota; istanbul - Ankara - Gölbaşı - Şereflikoçhisar ( Tuz Gölü ) - Aksaray ve Nevşehir

TUZ GÖLÜ

Gölbaşından sonra tabelaları takip edin. 1 saat içinde görüyorsunuz gölü. sağınızda garip bir şekilde uzanıyor. Şereflikoçhisara hemen gelmeden! bu seyahatta Tuz Gölüne minimum 20 dakika ayırın derim! Yol kenarındaki tabelalar zaten sizi yönlendiriyor. Tuz gölü müzesi ve güvenli park yeri ve göle girme yeri var. Göle girmek dediysem yüzmek değil.; ayaklarını sokmak! :) Arabayı park edince iki tane yapı görüyorsunuz; arasından yürüyün doğruca sizi Tuz Gölüne çıkarıyor. Kaldırım taşlarından gölün içine uzanan bir yol var. yürüyorsunuz. Sonuna gelince ayakkabınızı çıkarın. Göle adım atarak sıcak ve teninize garip, daha önce hiç yaşamadığınız o yanma gibi başlayan ama katlanılabilen, aslında yanma da olmayan hissi tadın. değişik bir manzarası var, korkunç gözüküyor ufka bakınca. Sağlığa faydalıymış! Neyse çıkın artık gölden ve soldaki Tuz Gölü alışveriş merkezinden bir tuz lambası alın ve ayaklarınızı yıkayın! Yola çıkmamız lazım hedef Nevşehir!

GEZİ PLANI

Bu seyahat kapsamında temel anlamda görülmesi gerekenler;

1- Peri Bacaları ve Kaya Kiliseler

2- Yeraltı Şehirleri

3- Ihlara Vadisi

Kapadokya seyahati için kalınacak yer GÖREME dir! Merkez orası elbette ki Uçhisar da olabilir, araba varsa Nevşehir de Ürgüp te olabilir. Ama benim kanaatim Göreme! Buyurun altta şehir merkezi videosu var!


Planımız Doğrultusunda buyurun anlatalım:

Peri Bacaları ve Kaya Kiliseler;

NASIL OLUŞMUŞ? Erciyes Hasan Dağı zamanında volkanik dağlar. Bunlar patlıyor ve ve püskürdükleri lavlar arazide zamanla soğuyoarak 150metre kalınlığında tüf tabakası oluşturuyor. Vadiden inen sel suları ve rüzgarda zamanla buraya şu anki şeklini veriyor. (daha fazla bilgi isteyenler netten farklı kaynaklara bakabilirler).

Özellikle Hristiyanlık açıısndan oldukça önemli bu bölge. Çünkü yeraltı şehirleri, Hristiyanlığın ilk yıllarında Hristiyanları yok etmek isteyen düşmanlarından korumuş ve Kayalara oyulmuş kiliseler erken Hristiyan Sanatı ve inancı hakkında bilgi veriyor.

Bu iki temel bilgiyi vermekte fayda olduğunu düşünüyordum. Fakat bu yazının amacı seyahat ipuçları o yüzden konumuza fazla sapmadan devam edelim.

Nevşehirden tabelaları takip ederek 15 dakika sonra Göreme sapağından sola döndük. Döner dönmez de bir kaç dakika içinde Peri Bacalarını ve Uçhisar'ı görmemiz bir oldu! Tüm arazi Peri Bacaları ve o yıllarca fotolardan gördüğümüz o şekil kayalar dolu! Uçhisar'dan 5 dakika ilerisi ise Göreme.

Göreme Açık Hava Müzesi, Zelve Açık Hava Müzesi, Çavuşin, Uçhisar ROSE Valley'den (kızıl vadi) güneşin batışını izleyin. GİRİŞ PARALI. BURALARI MUTLAKA GÖRÜN! YANINIZA BİR HARİTA ALIN ORADA ufak tefek gezilecek yerleri gösteriyordur!
                                              



BALON TURLARI YİNE BURAYA HAS; 150 EURO BİR KİŞİ, SABAH 6DA kalkış, 45 DAKİKA -1 SAAT SÜRÜYOR! 130€ 140 € a da varmış ama tavsiye etmiyorlar! Dilerseniz binersiniz.

YERALTI ŞEHİRLERİ:

Biz Hollandaca kitapla geziyoruz. Yer altı şehirleri; Derinkuyu, Mazı, Özlüce, Tatlarin, Özkonak, Sivasa Gökçetoprak yer altı şehirleri var. O kitabın dediğine göre bu yer altı şehirlerinden sadece ikisi açıkmış ve en büyüğü olan Derinkuyu’yu gezin zaten hepsi aşağı yukarı birbirinin aynısı deniyor. Biz de kalktık Derinkuyu’nun yolunu tuttuk. Derinkuyu, Göreme’den 30 dakika sürüyor. Geldik.

Derinkuyu’nun altı tünellerle komple birbirine bağlıymış. Bu nedenle sadece 10da 1i ziyarete açık yer altı şehrinin. Arap saldırılarından korunmak için yapmışlar burayı. Müzekart geçiyor. Girdik içeri. 8 katlıymış şehir… dile kolay! Hollandaca kitap “aman ekipten ayrılmayın, kaybolursunuz” diyor. Biz de ekip mekip yok. Görevliye soruyorum; bana “kaybolana ödül veriyoruz korkmayın” diyor. Mümkün değilmiş kaybolmak :) içeri girince neden olduğunu anlıyorum; her yerde görevliler var! :) yani kaybolma ihtimali üzerine önlem alınmış. AMA YİNE DE DİKKATLİ OLUN DERİM! Kırmızı oklar var onları takip edin. 

Benim deneyimim ise FELAKETLE sonuçlandı! İlk teşebbüsüm de geri teptim. İçeri girer gitmez, benim kronik klostrofobim bana blitzkrieg düzenledi! Bir çıktım ve nefes aldım. Dedim ki girmeliyim. O arada vatandaşlar soruyor; neyim var? Dedim ki “daraldım, çok dar nefes alamıyorum. O insanlar beni anladı ve girmeleriyle çıkmaları onların da bir oldu! İyi yalnız değilim. İkinci teşebbüsüm daha başarılıydı! Girdim 10 dakika ilerledim. Bir yandan da ihtiyar, hakikaten ağır hareket eden bir grup amcalar var. Salonlar geniş fakat birbiri arası geçitler o kadar dar ki! Bir de onlar ağır aksak baka baka yürüyorlar. Benim üzerimdeki toprak aklıma geldikçe nefesim kesiliyor. “Tamam” dedim “ben daha fazla yapamayacağım”; attım kendimi dışarı!

Bu arada ben bu yeraltı şehirlerini oldukça tehlikeli buldum; ACİL ÇIKIŞ YOK! Allah Muhafaza fenalaşsa ihtiyar gezginler nasıl çıkartılır bilemiyorum! çünkü geçişlerden bir kişi zor geçiyor, yerin dibindesin! ve seyahat 30 dakika sürüyormuş! uzun baya uzun! belki önlem vardır ama ben bakmama rağmen göremedim!

Dışarıda bir kilise var; zaten yer altı şehrinin bir ucu da ona açılıyormuş. Sadece Rumlar yılın bir günü ayin yapıyorlarmış ve o gün açılıyormuş! Yani kapalıydı biz oradayken! Ama adını sanını soramadım neden mi? Aziz Theodoros Trion Kilisesiymiş! Şimdi netten baktım, ne yalan söyleyeyim!

DÜRÜSTÇE:

Arabayı park ettiğimiz andan itibaren elinde bez bebekle 2 kadın etrafımızı sardı. Alın alın! Alsanız ne olur? Tarzı bir yaklaşımla bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Sonra baktım yerliye, yabancıya hulasa herkese aynı yapışkanlıkla davranıyorlar. Elbette ki bu o kasabanın her bireyini bağlamaz ama böyle bir gerçek var! Hatta yanımdan geçerken bir abi de eşiyle konuşurken “bunlar da amma yapışkan tad vermediler” dedi! Bir yerde bir esere BAKTIRMIYORLAR BİRŞEY SATMAK ISRARIYLA! YANIMDA DA YABANCILAR VAR! ANLAYACAĞINIZ KİLİSEYİ ÇÖZEMEDİK, UZAKLAŞTIK!

kapadokya - ürgüp göreme peri bacaları resimleri

IHLARA VADİSİ:
Göreme”den bir saat mesafede. 14km yürüyüş var. Çok zor değil parkur ama tarih ve doğa iç içe! Çok çok güzel!

ÖNEMLİ UYARILAR

1-     Belki insanlar bana kızacak ama her yer hakikaten aynı! İlk gördüğüm arazi şekilleriyle son gördüklerim aynıydı. Haberiniz olsun! Çok merak ediyordum o coğrafyayı fakat insanların dilinde ve yazılarında belirttikleri kadar etkili bulmadım. Ya çok abartıldı beklentim çoktu ya da daha etkileyicileri gördüğüm için pek şaşırmadım. (kaç kişi Kapadokya için bunu yazmıştır bilemiyorum ama bu BENİM GÖRÜŞÜM)

2-     Her yer trekking! Bu gerçeği de atlamayın! Yanınıza sağlam bir yürüyüş ayakkabısı ve çanta alın! Bana şükredeceksiniz! Çünkü o yörede uzun yürüyüşlere çıkmazsanız ÇOK ŞEY KAÇIRIRSINIZ! Öte yandan büyük bir eksiklik var; YOLLAR İŞARETLİ DEĞİL ve DÜZGÜN BİR HARİTA YOK! GERİ DÖNERKEN KAYBOLMUŞ 3 KANADALI TURİSTİ GÖREMEYE GÖTÜRDÜM! Yürüyüşe çıkmışlar, tüm gün yürümüşler ve harita yok, işaret yok! Birisi şu tarafa gidin demiş gitmiş kaybolmuşlar.

3-     Doğa çok bakir! Evet medeniyet var ama kaldığımız otel bile mağaralara oyulmuştu! İnsanlar hakikaten o mağaralara ev şeklini vermişler ve orada halen yaşıyorlar. Biraz araziye çıktığınızda bol bol kertenkele, yılan akrep ve tilki görebilirsiniz. Korkmayın!

4-     Yerel halk güler yüzlü. Lafım yok! Ama para biraz para konusunda hassaslar! Hassas bir örnek vereyim; dört kere, dört tane farklı bakkala gittim, ilk seferinde bir şey aldım 25 kuruşum yoktu, ceplerimi arıyorum (ki market fiyatının üzeri ama normaldir fiyata bir şey diyemem) kimse de “olsun sonra verirsin” demiyor. Arabaya gidip parayı getirdim. Rahatça aldı! Sonra tekrar oldu bu olay! Hani 4 kez dedim ya, baktım bu esnaf böyle son 2 defada da deney yaptım; aaa gerçekten de birisi de çıkıp ben ceplerimi ararken “abi canın sağ olsun 25kuruş nedir ki” demedi! İstanbul”da yaşıyorum! Burada bile 25 kuruş için böyle bir şey yaşamadım! ÜZGÜNÜM AMA GERÇEK!

5-     BENİM KAFAMA TAKILAN EN ÖNEMLİ HADİSELERDEN BİRİ DE HERŞEY PARA! Her şey para! Vadiye giriyoruz arabamızla 5 lira, park ettik 2 lira, 5 lira; ona para buna para! Aslında yukarıda ki olayla paralel bu konu! Yaw kilise gezeceğiz köylü masa atmış, elinde fiş 4 lira dedi! haydaaaaaaaaaaa EN SONUNDA AĞIRIMA GİTTİ, MANZARA İZLEME NOKTASINA GELDİM ARABAYI ÇEKTİM, ÇOCUK KOŞARAK GELİYO PARA! VERMEDİM!

6-     EN DÜZGÜNÜ VE BAKIMLISI GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİ! Geri kalanı halen yapılıyor. Eksikler çok. Mesela zelve açık hava müzesini gezmek için keçi patikalarından tırmanmanız gerekiyor! Yeni yeni taş yol ve merdiven döşüyorlar; BİLGİNİZE!

SONUÇ:
Gideceğinizi düşünüyorum! Gidin ve de görün zaten! yazdıklarım şahsi izlenimlerim ve okuyanları Kapadokya'dan soğutmak amaçlı değil. Buranın tabii ki Hristiyan ziyaretçilere, benden farklı olarak, uhrevi bir haz verdiği aşikar! Ben o taş kiliseleri manastırları gezerken onlar kadar etkilenmedim, etkilenmem mümkün de değil. Gelgelelim UNESCO mirası içindeki yapılar ve inanılmaz coğrafya insanı büyülüyor! Ama yazdıklarımı da kulak arkası etmeyin derim! BEN TEKRAR GİDECEĞİMİ DÜŞÜNMÜYORUM!  

buyurun KAPADOKYA FOTOLARI 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder