27 Mart 2011 Pazar

Hævnen danimarka " Daha iyi bir dünyada " yorum eleştiri düşünceler en iyi yabancı film oscar


2010 yılının son aylarıydı. Parkta dolaşırken iki Danimarkalı öğrenci kızla tanıştım. Türkiyenin ab üyeliği hakkında anket yapıyorlardı. Söz döndü dolaştı Danimarka”da şiddetin, gençler arasında çetelerin artışına ve ırkçılığın yükselişine kadar geldi. “biz” dedi kız “alışık değiliz böyle şeylere. Rakamlar hala az aslında. Fakat neden olduğunu anlarsak çözüm kolay olur” bilmiyorum filmi izlemiş miydi izlememiş miydi fakat ” Daha İyi Bir Dünyada “ bu konuyu iyice yokluyor makro yöntemle.


Filmi izleme koşulları: rahat sakin sessiz bir ortam. Fazla yorgun olunmamalı. Düşüneceksiniz, yorum yapacaksınız kafanızda filmi izlerken haberiniz olsun. Film iki saat sürüyor, beni eğlendirmekten ziyade düşündürdü! Ama haydi bitsin artık demiyorsunuz, sıkıcı değil.

İZLEYİN  


2010 yapımı drama ve en iyi yabancı film oscar’ı dahil bir dolu ödül kazandı bu sene. Konusu evliliği iyi gitmeyen doktor bir çiftin ortaokul çağlarındaki çocuğu ve onun arkadaşının çeşitli sebeplerden şiddete yönelmesi ve onların duruma çözüm arayışları.

Kısa kısa..

Filmde tek unsur var: ŞİDDET! Nasıl başlıyor, ilerleme süreci, bir gruba ait olma psikolojisi (elias ın christian”ı takip etmesi) ve büyüklerin biraz yoğunluktan biraz da durumu hafife alıp göz ardı etmelerinden büyümesi ve çözümsüzlük! Zaten filmde Afrika’da başlıyor; Anton (Mikael Persbrandt) doktor ve yaralananları vs tedavi ediyor. Sonuç şu; Afrika’da olsa Avrupa’da şiddet durmuyor. Olayların büyüklüğü küçüklüğü bence burada ana nokta değil; esas olan şiddete meyillilik.

Öte yandan şiddete meyil; çözümsüzlükten ve ilkellikten geliyor. Filmde şiddeti kişiselleştirenler çocuklar. Çözümsüz kalan ve gençliğe geçiş dönemindeki christian (William Jøhnk Nielsen) oldukça zeki bir çocuk. Öfkesini müthiş bir ilkellikle şiddet kullanarak ifade ediyor.  Anton ise bilge ve şiddete karşı tutumu oldukça farklı ve öğretici. (Gerçi Anton’un Sudan’da ölüme çıkardığı bir davetiye var ki beni umutsuzluğa düşürdü diyebilirim. Acaba bu dürtüden kaçamaz mıyız? L )

İkinci bir konu ise ırkçılık! Yönetmeni çok beğendim. Kafası karışık değil. Anton ve ailesi İsveç’ten Danimarka’ya yerleşiyorlar ve okulda çocukları elias da dahil ırkçı tacizlere uğruyorlar “evine dön İsveçli ” gibi. Kıyısından da olsa dokunmuş konuya ama içine girmemiş! “Irkçılık var dünyada mevcut” diyor ama bu filmin konusu bu değil! Bunu çok beğendim!

Bu arada manzaralar bol filmde! Hele sonunda tamamen doğa olayları gösteriliyor. Açıkçası açılışta filmin belgesel tadında bir film kokuları aldım ama öyle olmadı. Sanırım yönetmen doğa ve şiddet arasında bir bağ kurmaya çalışmış! Yorum izleyenin!

Filmin başında Afrika Savanalarından Avrupa yeldeğirmenlerine geçiş sahnesi muazzam!

Avrupa sinemasının ortak bir özelliği; oyuncular başarılı. Fakat bir kişi devleşmiyor! Film anton’la chrsitian’ın filmi. Şiddet – huzur! Fakat konu önemli filmde! Vay canına anton’da  süper oynamış demedim! Hep şiddet aklımdaydı filmde!


Aklımda kalanlar bunlar; İZLEYİN 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder