22 Ocak 2011 Cumartesi

iki şehrin hikayesi - charles dickens - a tale of two cities

Charles Dickens iki şehrin hikayesi uzun zamandır okumak istediğim ama ertelediğim romandı. İngiliz edebiyatı sever pek değilim. Biraz da ondan gecikmeli oldu.
Konusu: uzun yıllar haksız yere Paris”te cezaevinde yatan Doktor Mannette in yıllar sonra özgürlüğüne kavuşup İngiltere”ye yerleşmesi ve daha sonra Fransız ihtilali günlerinde tekrar Paris”e geri dönmek zorunda kalışı.
Bu noktadan sonra tekrar madde madde geçeceğim:

Kitabı orjinalinden okumadım. Üşendim. Sis yayıncılık çevirisinden okudum. Eksik harfler mi dersiniz, anlatım bozuklukları mı.. iyi bir çeviri olmamış. Ucuz diye almış ve kendi kurallarımı çiğnemiştim, okurken bedelini ödedim. Biraz paraya kıyın!
Sembolizm biraz yoğun kitapta; gölge karanlık-aydınlık, hayata dönüş şifreler bir takım gizemli anlatımlar. Pek hoşlanmadım. Sanki olsun diye yazılmış gibi geldi bana. (ama dediğim gibi İngiliz Edebiyatı sever de değilim. Belki seven seviyordur.)
Kitabın bölümleri garip düzenlenmiş. Birinci ikinci üçüncü bölüm olsaymış bence daha rahat okunurmuş.
Beni en fazla rahatsız eden nokta şu;  alakasız bir yerde kitaptan tamamen alakasız bir detay anlatılıyor. İnandırıcı olmayan bir tesadüf sonucu o anlatılan lakasız olay bir yerde ortaya çıkıp işe alakasızca yarıyor. Yapmacık alakasızlıklar bazı yerlerde neredeyse hayat kurtarıyor.  
Okunması oldukça rahat özellikle son 100 sayfa akıcı. Hemen geçiyor. Ama kitapta sarsıcı düşünceler yok. Macera filmi gibi okunuyor. Tüm cümleler film gibi canlanıyor kafanızda; sanki her şeyi biliyorsunuz da hatırlıyorsunuz gibi. Bu özelliği klasik bir kitaba  yakışmıyor bence!

Karakter çok eserde. Aslında olay anlatılıyor burası çok önemli! Belli bir karakter üzerinde yoğunlaşmaktansa çeşitli karakterlerin toplumsal gidişattan ve birbirlerinden nasıl etkilenerek davrandıkları anlatılıyor. Bir karakter tahlili beklemeyin; kitabın sonunda genel durumun sizi nasıl etkilediğine bakın!
Kitabın en can alıcı noktası 1789 Fransız İhtilali! Fransız toplumunun devrimdeki karakteri, yaşanan vahşet (tüm çıplaklığıyla) ve acılar, tüm Fransa”da olanlar ve İngiltere”deki yankıları derince işlenmiş. Zaten sanırım bu kitabın yazılış amacı da bu!

Sonuç:  en nihayetinde yazıldığı dönem itibariyle değerlendirilmeli bir eser. Belki o dönemde büyük ses getirmiştir. Fakat bir eserin klasik olması için bence “iki şehrin hikayesi” yeterince olgunluğa sahip değil. Ben kitabı çok sevmedim, “büyük umutlar”la okumanızı tavsiye etmem! Hayal kırıklığı olabilir! J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder