18 Ocak 2013 Cuma

Rosemary’nin Bebeği – Rosemary’s Baby – 1968 – Roman Polanski

rosemarys-baby-poster
rosemary'nin bebeği
Maalesef ki kötü bir huyum var; net konuşmak. Biliyorum insanlar bazen sırf bu huyum yüzünden hayal kırıklığına uğruyorlar. Ama ben de buyum. İşte Roman Polanski'nin apartman üçlemesinin ikinci filmi denilen Rosemary'nin bebeği ( Rosemary's baby 1968 )filmi de şerrimden nasibini alacak. Şöyle ki müthiş önce son film kiracı, ardından ilk film tiksinti gibi şahane yapıtlardan sonra bu film için ancak şunu diyebilirim; çok hafif! Affınıza sığınıyorum ama bir şeyleri fena halde ıskalamadıysam ki insanlar bunda ne bulmuş diye okuyorum; elle tutulur tek şey Rosemary's Baby zamanının çok satan kitabıymış. Türkiye'de 1971 de çevrilmiş kitap sanırım. Kitaba oldukça sadık kalındığı söyleniyor. Ben kitabı okumadım bilemiyorum. Kitabı okumadan da izlerseniz pek anlamazsınız diyen bir abimizi okudum. Yani velhasıl kitabı okumak önemli bu filmi izlemeden anladığım kadarıyla!  

 Her neyse PEŞİNEN: BENCE REPULSION ve TENANT ı bir kere izlediyseniz bunu izleyeceğinize dönün onları ikinci kez izleyin; illa ki izleyeceğim diyorsanız bu filmi hafif bir Polanski yapımı olarak düşünün.


  KONUSU: New York'ta evli bir çift yeni bir daireye taşınırlar. Komşularını tanıdıkça hayrete düşerler. 

  ORTAK NOKTALAR: Apartman üçlemesindeki görebildiğim ortak noktalar şunlar; hepsi kiracı, tik tak saat sesi, hep bir komşu dan piyano etüdü sesi inceden geliyor, dini figürleri simgeleyen bir heykel resim ya da rahibe hep var, hep bir cam açık tül havalanıyor ve sonuncusu da dolabın arkasından hep bir şey çıkıyor. Bu filmde bir şey öğrendim Anagram nedir! Bir sözcüğün içindeki harfleri kullanarak başka bir sözcük üretme.


                                              Neden beğenmedim? 

 Çünkü diğer iki film o kadar aklımı yordu ve üzerine söyleyecek o kadar çok şey vardı ki bu onların yanında gerçekten hafif kalmış. Bir kere sonu tam bir fiyasko. Belki kitabı okuyanlar zamanında hayran kalmıştır. Kabul! Ama Polanski diğer iki filmdeki o çizgisini bu filmde çok net doğaüstü ve garip benim için kabul edilemez bir son ile noktalayınca inandırıcılığı kalmıyor. Açıkçası kıza bir kumpas kuruluyor; ufak ufak besliyor bizi yönetmen, sinyaller gelince ben düşünüyorum tabii, tuzak var mı? kim yaptı? kız paranoya mı yapıyor? vs.. Ama sonuca da bak! Yani benimle dalga geçmek için bir son yapılmışsa hakikaten çok başarılı :) Ciddiye almayın sonunu gerçekten değmez!

 Tabii ki gerilimsel bir yönü var. Tamamen gerilim hatta. Ama yani "tenant" hatta ve hatta "Repulsion" daki gerilimle bu kıyaslanamaz bile.  Bu tabii benim görüşüm. Ama garip olaylar da olmamış değil filmle alakalı, Satanizm'i kuran adamın filmin çekimlerinde danışman olduğu söyleniyor. Sonra Polanski'nin eşi seri katil tarafından yine o dönemlerde öldürülmüş; yani bir dolu garip hikaye var. Ama tabii biz işin film boyutundayız.

 Bir de en iyi yardımcı oyuncu Oskar'ı Ruth Gordon'a verilmiş Minnie rolüyle.Çok da güzel oynamış meraklı komşu rolünü. Mia Farrow'da iyi ama beni muazzam etkilemedi.



  SONUÇ 
  Ben Rosemary'nin bebeği adlı filmi beğenmedim. Bunun sebebi ise çok net; diğer iki filmdeki ultra anlatım yüzünden belki de bu filme haksızlık ediyorum ama bu filmin de kısmeti bu kadarmış. Gerçekten bir zaman sonra  tekrar izleyeceğim. Belki o zaman daha anlamlı gelir film bana. Göreceğiz. DİĞER İKİ FİLME HÜCUM EDİN ONLAR ŞAHANE! ÖZELLİKLE REPULSION!   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder