18 Ocak 2013 Cuma

Saklı - Hidden - Caché - 2005 - Michael Haneke - Film Kritik Yorumlar


hidden saklı 2005Saklı Caché 2005 Mİchael Haneke imzalı. Film 1 saat 57 dakika sürüyor. Oyuncular Daniel Auteil, Juliette Binoche ve Maurice Bénichou. Filmin türüne drama derdim ama gerilimli drama desem daha yerinde.   
KONUSU: Evli bir çift bir gün, içinde kendilerinin olduğu ancak kendilerinden habersiz çekilmiş bir dizi video kaset almaya başlarlar.
ÖNEMLİ : Yazının geri kalanı filmden CİDDİ ANLAMDA BÖLÜMLER İÇERECEĞİNDEN, izlemeden okumamanızı tavsiye ederim.  
PEŞİNEN : İZLEYİN; güzel film 
 Hiç müzik ya da değişik açı hatta düşününce zum bile yapılmamış filmde. Film kamerası da mobese gibi. Zaten bazen video kasetlerdeki görüntüyle, film görüntüsü birbirine geçiyor. Yani filmi izliyormuş sanrısı içindeyken hop bir bakıyorsunuz aslında video kaset çalışıyormuş. Kasetlerde VHS :) özledim ya.. Sırf dekor olsun diye bir tane alacağım :) Velhasıl çok durağan çekimler. Bu benim çok hoşuma gitti. Belki yönetmen bunu farklı bri amaç uğruna yapmış ama benim aklımda son zamanlarda bu çeşit bir proje var; zamanla üzerinde çalışmaya başlayacağım. Tam bir metinini kafama yazayım.. 
  Filmin bence işlediği net bir şekilde yabancı düşmanlığı (ya da politikaları) ve entellektüel bir Fransız ailesinin buna tepkisi, öte yandan bunun bir kolu Georges"un vicdanı ve kendisi öte kolu da medya, gazetecilik ve mahremiyete saldırılarının terse dönüşü.

   

Şahsi fikrim o kasetleri gönderenin hakikaten kahramanımızın suçladığı Cezayirli Macit ve oğlu olduğu yönünde. Çünkü adamın bu kadar mahremiyetini ve özel ilişkisini bilen çocukluk arkadaşı Macit var. Macit'in amacı filmin sonunda oğlunun da belirttiği gibi Georges'un vicdanını teste sokuyor olması; çünkü göçmenı baba da oğul da her seferinde "muhtemelen sen benden çok daha kuvvetlisin beni döversin" söylemindeler. Makro düzeyden bana öyle geldi ki tüm Fransız vicdanını kurcalamaya çalışıyor. Sonuçta da tuvalette Georges "vicdanım gayet rahat, ne istiyorsun " diyince, oğlan hayretle ona "sadece bir insanın yaşamı sona erdi. vicdanın nasıl bilmek istiyordum" diyor. Yani olanlardan hiçbir suçluluk duymuyor. Bu noktada kişilere verdiği tepkiler bence Fransız toplumunun göçmenlerine verdiği tepkiler gibi gözükmekte. 

 Öte yandan psikolojik olarak adam hiç etkilenmemiş değil. Geçmişte müsebbibi olduğu hadiselerden biraz içi acımakta. Videloarda biraz vicdanın izlemesi gibi gibi.. Gerçekten de bir kaç kez aklından geçenleri, korkularını ve pişmanlığını görüyoruz.  İşin bence en ağır kısmı ise filmin sonunda geliyor. Macit intihar ediyor, Macit'in oğluyla konuşuyor, o günün sonunda eve dönüp uyku hapı alıp yatıyor. Rüyasında Macit'in yetimhaneye gidişi sahnesiyle bence aklından da Macit'i çıkarıyor. Ne güzel İstanbul.. Adam intihar etti, herkes rahatladı. 
 Adamın televizyon programcısı oluşu da bence bu gözleme-röntgen hadisesine vurgu yapan bir durum. Polise gittiklerinde polisin onlara dedikleri şu; ortada bir suç yok ki.. Gazeteciler, paparazziler vs her an her dakika insanların iznini almadan kamuya açık alanda insanların hayatlarını kayıt altına alıp, televizyonda yayınlayabiliyorlar. Bu da işin ter dönmüş boyutu olarak algılanabilir gibi geldi bana; mahremiyete izinsiz giriş...

     
Bu arada karı-kocanın aslında evliliklerinde bir takım sorunlar olması durumu da gözüme çarptı. Gerçekten bir güven, bireysellik ve aslında birbirlerini tanımama sorunsalı var; problem adamın yüzünden aileye musallat oluyor. Ama Georges, geçmişindeki hatadan kaynaklandığını düşünmesine ve kadının bu durumu anlamasına rağmen karısına bunu söylemiyor. Birincisi aslında birbirlerini çok da iyi tanımıyorlar ikincisi bireyselliklerini yenemiyorlar. (Georges burada sorunu kişiselleştiriyor; sapıklığı yapan adam Georges'a takıkmış gibi algılıyor. Aslında yanlışa düşüyor; çünkü artık "aile" olduklarını "BİZ" kavramına geçmesi gerektiğini atlıyor, sonucun herkesi etkilediğini kabullenmiyor. Dolayısıyla kadında "BEN" i devreye sokuyor, sorunun kendini de etkilediğini söylüyor kızarak; ikisi de bireysellikte sınırlardalar) ve nihayetinde güven eksikliğinden bahsediyor kadın; ki bunu söyleyenin kadın olması manidar (bir sofrada bunu belirtiyor bir de tartışma esnasında, iki kez!) çünkü muhtemelen iş arkadaşı Pierre ile gönül ilişkisi var. (Bunu hem restorandaki tavırlarından hem de oğlunun suçlamalarından çıkarabiliriz) Bu durumda zaten çok da sağlam temeller üzerinde olmayan Fransız burjuva aile yapısının en zor zamanlarda ne kadar çalkantılı durumlara düştüğünü gösteriyor desem yanılmış olmam sanırım. Ya da batı kültürüne bir eleştri olarak da algılayabiliriz bu durumu; bu değerler nihayetinde ortak batı değerleri.   
 Çok ilgimi çeken diğer bir nokta ise adamın oğlu kaybolunca ya da tüm bu kaset olayları dönerken tek yapabildiği polise gitmesi. Bu kadar değerli bir gazetecinin hiç bir tanıdığı, güvendiği adam vs yok. :) Bakın bunu burası gerçekçi olmamış demek için yazmıyorum; tam tersine ne kadar da gerçek diye belirtmek için yazıyorum. Adam asla ayrıcalıklı bir yardım alamıyor!
 Bu arada Juliette Binoche'nin performansını çok beğendim. Özellikle güven üzerine yaptıkları tartışma da adeta yanımda yapmışlarcasına etkilendim ve hayatın içinden bir kesit olarak aldım. BRAVO! 
 Birde intihar sahnesini kaçırmanız imkansız! " hadi be " demediyseniz şaşarım.. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder